Av Dr. İrfan Sönmez’in kaleminden…Bunun adı çürümedir
Bunun adı çürümedir
BU BİR ÇÜRÜMEDİR
Toplumsal ahlakla yönetenlerin zihniyet ve ahlak yapıları arasında bir paralellik vardır. Ahlaklı yöneticiler, ahlaklı bir toplum oluştururlar. Bir yerde çürüme varsa bu genelde yukarıdan aşağı doğrudur. İmam-ı Gazali,”bir toplumda önce ulema, sonra ümera( yöneticiler) en sonra halk bozulur” der. Halk, yönetenlerin dini üzerinedir” ifadesi de bu gerçeğe işaret eder.
Dinden kasıt, inanç ve ahlak biçimidir.
Korkunç bir yozlaşma var, bunun son örneği sahte diploma skandalı.
Bir çete, kamu kurumlarının elektronik imzalarını kopyalayarak yüzlerce, belki binlerce kişiye lise/ üniversite/ yüksek lisans ve doktora diploması/ derecesi vermiş. Yani aramızda eğitim görmemiş,sayısı meçhul doktorlar, hukukçular, mühendisler, öğretim üyeleri dolaşıyor.Her şeyin işportaya düştüğü bir yerde, -eğitimin- bundan vareste kalması düşünülemezdi. Diplomanın böyle alındığı yerlerde eğitimin hiç bir değeri olmaz.İddialar, ortaya çıkan manzaranın görünenden büyük olduğunu gösteriyor.
Bu tip olaylar, ülke siyasetinden ve ona hakim olan zihniyetten bağımsız düşünülemez.
‘Balık baştan kokar’ özdeyişi bu tecrübenin sonucudur. Yirmi üç yılda, en büyük darbeyi toplumsal ahlaka vurdular.
Toplum maddi ve manevi denetim mekanizmalarını kaybetti. Yargı siyasallaştığı için belli olayların üzerine zaten gidemiyor.Bizden olana herşey mübah, bizden olmayana herşey yasak. Ayrıştırıcı siyasetin yanına bir de ayrıştırıcı yargı eklendi.
Toplumun çimentosu ve ahlak rehberi olması gereken din bile “biz ve onlar” saflaşmasının aracı haline getirildi. Mevcut din anlayışı, sadece iktidara destek olanları İslam çerçevesinde tutup ötekileri dışarı atarak toplumda yeni çatlaklar yaratıyor. Öyle bir din algısı oluşturuldu ki, her türlü yolsuzluk, ahlaksızlık, yasadışılık dini mücadelenin bir parçası sayıldı. Bizden olmayan her türlü muameleye layık görüldü. Toplum bile bile ve bilinçli olarak bu noktaya getirildi. İktidarda kalmak uğruna dinin elmastan ölçüleri tahrip edildi.
Diploma sahtekarlığının yanında sahte belge ile binlerce kişinin vatandaş yapıldığı da ortaya çıktı. Her yer dökülüyor. Bunu önleyecek herhangi bir mekanizma bırakılmadı. Öcalan’a yapılan yaltakçılığı da aynı çürüme ve yozlaşmanın bir sonucu olarak görmek lazım. Göreceksiniz, sahte diploma skandalı da, sahte vatandaşlık da bu ortamı hazırlayan iktidara dokunmasın diye birkaç kişiyle sınırlı bir cezalandırma ile kapatılacaktır. Önemli olan hukukun, ahlakın vicdanın ne dediği değil, iktidara her yol münahtır anlamında fetvalar veren saray hocalarının ne dediğidir.
Ne demişti Hayrettin Karaman:”yolsuzluk hırsızlık değildir” yarın da “Müslümanların her yolla diploma sahibi olması sahtekarlık değildir” diyebilir. İpin ucu bir defa kaçmayagörsün.
Bu çürümede, Diyanet ile,
Saray’la paralel hareket eden hocaların büyük payı ve vebali var.İslamı bir çürütme aracı olarak kullandılar.Dini kullanarak insanları ahlaka değil siyasete, Saray’a uşaklığa çağırdılar. Oysa yargı ve din, sağlıklı bir toplum oluşturmanın iki ana düzenleyicisidir. Bugün ikisi de tam tersi amaçlarla kullanılıyor. Bu gidişi durduracak herşeyi yok ettiler. Geriye bir avuç insanın “ Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak” feryatları kaldı.