Cezmi Orkun yazdı…Vay halimize…
VAY HALİMİZE…!
Değerli okurlar, dünya ülkelerinin uluslararası ilişkilerde esas aldığı kazan-kazan(win-win) anlayışı bugünde devam etmektedir. Ülke yöneticileri bu tür ilişkilerde dostluk, arkadaşlık gibi ölçütler asla dikkate almaz, ülkenin ve o ülke insanının menfaatlerini koruyan kriterler doğrultusunda hareket ederler. Ülkemize bu pencereden bakıldığında 2002 sonrası iktidara gelen ve günümüzde de ülkeyi yönetmekte olan AKP iktidarları bu anlayışın ekseninde kaymalara sebep olmuştur. Mesela; 12 adanın Yunanistan’a terk edilmesi, Mavi Akdeniz projesindeki hakların korunamaması, Suriye davasının kaybedeni olmak gibi hususlar örnek olarak gösterilebilir. Bu olaylarda kazanan hep karşı taraf, kaybeden ise hep Türkiye olmuştur.
Esat benim kardeşim, Putin ve Trump benim dostum demek, taraflar arasında kazanan olmaya yetmiyor. Dost Putin S-400 verdi diye AB ve NATO ilişkilerinde sorgulanır olduk ve sonuçta S-400 sistemi çürümeye terk edildi. Sonrasında ABD ortağı olacağımız F-35 projesinden bizi attı ödenen paralar dahi geri alınamadı, teknolojik üstünlüğünü yitiren F-16 uçakların talep edilen modernizasyonu ve yedek parçalarının temini hala tartışma konusu.
Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlansın diye yıllardır Mehmetçik’leri orada tutan, milyonlarca Suriyeli sığınmacıları milletin sırtından besleyen, elektriğini bedava veren, sınırımız dışında binlerce konut yaparak barınmalarını temin eden AKP iktidar yönetimi, sonra da emperyal güçler karşısında ülkemiz haklarını korumada aciz kalıyor. Tüm bu olaylarda da gördüğünüz gibi kazanan hep karşı taraf, kaybeden ise sadece Türkiye…
Değerli okurlar, basında yer alan ve muhataplarınca da yalanlanmayan Erdoğan ile Trump’ın oğlunun İstanbul’da buluşması olayı var ki, detaylar açıklandıkça eyvah eyvah diyor insan. İddia o ki, ABD başkanı Trump ile görüşmesinin sağlanması halinde Trump’la canlı yayında tüm dünyanın gözü önünde, ABD’den 300 adet BOING uçağı alınacağına dair taahhüt sözü vereceğini söyler.
Bakın bir görüşme için millete sormadan, milletin sırtından sağlayacağı paralarla en az 70 milyar dolar tutan BOING uçağı alınacak. ABD başkanı ile görüşmek için illa siyasi rüşvet vermek mi gerekir? Bu durum tam bir rezalet değil de nedir?
Ayrıca, kazanan ABD olurken kaybeden yine Türkiye. Bu siyasi rüşvetin görünen yüzü, görüşme esnasında Rezza Zarrab’ın, Netflix ile yaptığı anlaşma gereği yapılacak programın engellenmesi dahil, başka ne tür tavizlerin ne karşılığı verileceği bilinmiyor. Tüm bunlar ne uğruna yapılıyor derseniz… AKP ve koşulsuz destekçilerinin iktidarlarını devam ettirmek, saray ve eşrafına yeni rant kapıları açmaktır derim…
Muhannete muhtaç ettiği milletin ve ülkemizin itibarı ayaklar altına alınmışken, Cumhuriyet dönemimde yaşanmayan, ancak AKP iktidarınca yaşatılan bu onur kırıcı davranış asla kabul edilemez. Umarım yapılacak görüşmelerde ülkemizin sahip olduğu ve işletilmesi halinde kalkınmamızın dayanağı, geleceğin enerji kaynaklarının (Bor, Toryum ve NTE) devri gibi bir başka rezalet yaşatılmaz…!
Değerli okurlar, ABD Başkanı ile görüşmenin siyasi rüşvet karşılığı gerçekleşmesi durumu, ülke içerisinde de tarafların menfaatleri doğrultusunda gerçekleştiğini işaret etmez mi? Böyle bir durumda da, ülke yönetimlerince çeşitli taleplerin karşılanması için birilerine arabuluculuk yapan siyasi ve bürokrasi kesimi daima kazanan, karşı taraf ise kazancından kaybeden olurken, ülke insanı ise bu tür işlerin bedelinin yüklendiği taraf oluyor. Milletimizin suskunluğu asaletinde saklı dersek, bu ve benzeri onur kırıcı davranışlara vereceği cevap, önlerine konacak sandıkta gizli. Ülkenin ve insanlarımızın geleceği arabuluculara kaldı ise vay halimize…