Elazığ’da eğitimci ve danışman olan Ahmet Kürüm eğitim sistemi üzerine bir değerlendirmede bulunarak ülkede bu kadar çok üniversite açılmasının eğitimin kalitesini düşürdüğünü söyledi. Çok fazla üniversite olmasından dolayı öğrencilerin nasılsa bir yere girerim düşüncesi ile rahata davranmalarına neden olduğunu belirten Kürüm, üniversite eğitiminin bir meslek edinmede tek kıstas olmaması gerektiğini, çocuğun ilgi ve becerisine göre çalışabileceği iş kollarında eğitim alması gerektiğini söyledi.
Eğitimci Ahmet Kürüm üniversite sayısının bu kadar fazla olmadının eğitimdeki kaliteyi düşürdüğünü ve bu konuda özel üniversitelerin de payının olduğunu söyledi. Her ilde üniversite olmasının öğrencide bir rahatık yarattığını, bu kadar üniversite mezununun bir işsizler yığını oluşturduğuna dikkat çeken Kürüm şunları söyledi:
”Üniversitenin çok olması doğru değil. Her ilde üniversite olmasını doğru bulmuyorum. Üniversiteye geçecek öğrencinin bir seçiciliğinin olması lazım. Devlet strateji gereği daha önce üniversiteleri çoğalttı. O zamanki stratejde doğru görünüyordu. Ama geçen 4-5 yıllık süre içerisinde her ilde üniversite olmasının ne kadar yanlış bir karar olduğunu görüyoruz. Bu durum öğrencide bir rahatlık yaratıyor. Her ilde bu kadar üniversite olmasa, bu kadar kontenjan olmasa, 2 milyon kişinin yerleşeceği bir kişi sıralaması olmasa, öğrenci lisedeyken ya da ortaokuldayken yeteneğinin olduğu bir iş alanına kayacak.Yani şu anda şu anda berberde, sanayide birini bulamıyoruz. Usta öldükten sonra çalışacak yeni bir kişi yok. Manav yok. Herhangi bir iş alanına öğrenciler dağılmıyor. Neye güveniyor ? ‘Ben üniversite okuyayım, 4 yıl orada okuyayım, 4 yıl sonra KPSS’ye çalışayım, bir yolunu bulup işe girerim’ mantığı var. Bu durum öğrencilerde bir tembellik yaratıyor. Bunun yanlış olduğunu söylüyoruz şu anda aynı görüşteyim. Bu sistemin acil bir şekilde değişmesi gerekiyor.”
”Üniversiteyi bitirecekler ama 4 yıl sonra bir işsiz yığını oluşacak. Bu durum maddi yükten başka bir şey değil.”
”Her ilde üniversite olmaz. Yapılan üniversiteler hastaneye çevirebilir ya da farklı şekilde değerlendirilebilir. Üniversite sayısı azalırsa, kaliteli öğrenci sayısı dağıtacaktır. En azından üniversiteyi kazanan öğrenciyi biz bileceğiz ki yarının savcısı, siyasetçisi, hekimi, doktoru, öğretmeni olacak. Öğrenci öğretmenliği kazanınca, bitirdiğinde öğretmen olacağını garantisi olacak. Bunlar üniversiteyi bitirecekler ama 4 yıl sonra bir işsiz yığını meydana getiriyor. Bu durum maddi yükten başka bir şey değil. Günlük bazda kar getiriyor olabilir devlet stratejisinde.Ama önümüzdeki nesillere baktığımızda, bilinçsiz bir nesil yetiştirmiş oluruz. Öğrencinin sayısal bilgisi yok, herhangi bir akademik kariyeri yok. Ama bakıyorsunuz matematik öğretmenliğini 270-300 puanla alıyor. O bölüme gidip ikinci öğretime yerleşebiliyor. Ya da özel bir üniversitede 250 puanı geçen sağlık bölümünde okuyabiliyor. Bana göre özelin de önü kesilmeli. Çünkü özel bu işi abartmış durumda. Duyuyoruz İstanbul’da yıllık 400-500 bin lira ile öğrenci okutuyor. Bakıyor ki öğrencisinde eğitim anlamında kalite yok 500- 600 bin lira yıllık para vererek öğrencisini bir yerlere getirmeye çalışıyor. Bunun da önü kesilmeli. Üniversite hem devletten, hem de şahıstan para alıyor. Bu sistemin acil şekilde değişmesi lazım.”
”Sınav sistemi 12 yıllık emeğin 3 saate sığdırılması demek”
Türkiye’de üniversite sınav sisteminin de değiştirlmesi gerektiğini ifade eden Kürüm, öğrencinin genel olarak eğitim yıllarındaki başarısının ortalamasının alınması gerektiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
”Sınav sisteminin de değişmesi lazım.Öğrencinin 4 yıllık birikiminin tamamının bir sınava tabi tutulması doğru değil. Belki o gün midesi ağrıyacak, baş ağrıyacak, o gün iyi olmayacak. Bunun değiştirilmesi lazım. 9 sınıfın sonunda bir sınav yapılmalı, hatta her dönem yapılsın. Biz her dönemi karne alıyoruz. Ki karnenin artık bir önemi de kalmadı. karne masrafı yerine, her dönem sonunda bir sınav yapsın. 12 sınıfa geldiğinde 4 sınavın ortalaması alınsın, o ortalamaya göre bir sıralama berirlensin.Bence çok basit bir yöntem.. Devlete akıl vermek haddimize değil ama aklımıza gelen ilk yöntem bu oldu. Ama sen tut 12 yılın emeğini 3 saatte sığdırırsan bu kadar öğrenciye yükten başka bir şey değildir.”
”En azından gidip 3 harfli marketlerde çalışırız diyorlardı. Şimdi orada bile üniversite mezuniyeti istiyorlar.”
İşsiz üniversitelilerin iş bulamadığını, 3 harfli marketler zincirinde bile üniversite diplomasının istendiğini hatırlatan Kürüm:
”Eskiden şey derlerdi. En azından gidip 3 harfli marketlerde çalışırız diyorlardı. Şimdi orada bile üniversite mezuniyeti istiyorlar. Türkiye’nin geldiği hali anlatmak için söylüyorum. 3 harfli marketler bile bize üniversite mezunu gelsin diyorlar. Türkiye şu durumdayken, artık market bile kasiyer için asgari ücretle göstererek 10 liraya çalışacak 10 liranın üstünü geri vererek çalıştıracak asgari ücretle gösterek çalıştıracak eleman istiyor.Bunu bildiğimiçin söylüyorum,çalışan öğrencilerimiz var. Bunda bir de üniversite şartı istiyor. Üniversitelerin ne kadar gereksiz olduğunun, sayısının ne kadar gereksiz artırıldığını bir göstergesidir. Benim oğlum üniversite okuyacak, 4 yıl boyunca yol parası vereceğim, yemek parası, yurt parası vereceğim. Bu verdiklerimle işsiz de sayılmayacak öğrencim 4 yıl boyunca .4 yıl boyunca işsizlik de ötelenmiş olacak. Ama karşılığında gelecekte iş bulamayacak. Devlete atanamayacak. Bir iş alanı oluşturulamayacak. Üstelik 3 harfli marketlere gittiği zaman da adam diploma isteyecek. Bu çok onur kırıcı bir şey.”
Üniversite sonrası bir çok mezunun yurtdıına gitmek istediğini belirten Eğitimci Ahmet Kürüm, insanların ekonomik olanakları olmdığı için ülkede bir gelecek kurmaktan korktuklarını söyledi. Kürüm:
”Ülkede üniversite mezuniyeti sonrası kalmak isteyen çok az imkan olsa. Yurt içinde kalmak isteyen öğrenci sayısı çok az. Bu doğru mu, yanlış mı bilmiyorum. Birçok kişi açıkladı. Ama insanların gözünde şu var. Sanki Avrupa’ya çıkınca daha rahat bir ortam olacak, daha geniş bir uygulama alanı olacak. Daha çok para kazanacak izlenimi var. Türkiye’deki karşılığı paranın da pek yok. Yakıt ücretinin bile 55-60 lira olduğu bir ortamda bir tane yabancı paranın karşılığının bizde 40 lira olduğu bir yerde, insanların korkması normal. Bu insanların korkudan verdiği tepki. Ben burada kalırsam ne olurum. Çocuk sayısındaki azalmanın sebebi bile bu maddi kayıp. İnsanlar çocuk yapmıyor. 3 iste, 5 iste de cebinde olma para olmayan adam ne yapar. Ellerinizden öper bir kızım var. Bir mamanın fiyatı 500 TL böyle olduğu yerde kız 2 günde bitiriyor. Ayda 10 tane mama yiyecek. Ben 40 milyarı nereden getirip de çocuğa mama alayım.Yemese olmaz. Çocuğa diyorsun 3 yap, 5 yap ama altyapısının da olması lazım. Bu şeye benziyor. Bir ilçemizde turistik bir yer bulunmuştu, ama oraya gidecek yol yoktu. Yeri bulduk, ama yol yok. Nereden gidecekler oraya? Tamam çocuk istiyorsun, çocuk yapalım. Ama nasıl bakacağız? İnsanlar böyle tedirgin edici sorunlar olduğu için rahat hareket edemiyor. O yüzden kaçmak, daha doğrusu kendi yaşam alanını düzeltecek yerlere gitmek istiyor.” diye konuştu.