Değerli okurlar, açlık sınırının 25 bin TL, yoksulluk sınırının 75 bin TL olduğu ülkemizde, tüm yurttaşlarımızı din, etnisite ve dil ayrımı yapmaksızın yoksullaştırdığı gerçeğinin ana gündem olması gerekirken, düne kadar sorun olmayan sosyal yapıları sorun olarak gösterme, iktidar ve muhalefet yönetimlerinin sudan meseleleri gündemde tutmaları, bebek katilinin mektubunu gündeme taşıma ve tartışmaya açma gibi suni gündemlerle meşgul ediliyoruz. Bunların, yoksullaşmayı önlemeye bir katkısı mı var. YOK…
Oysa gündemde; Her gün yapılan zamların, Döviz kuruna yapılan baskının, Akaryakıt fiyatlarının yükselişinin, Alım gücünün düşmesinin, Konut sahibi olmak için 100 bin TL ve üzeri aylık ödemelerin nasıl yapılacağının, Günlük tüketim ürünlerinin her geçen gün pahalı olmasının, 100 liranın 10 liranın altına inmesinin ve Gelir dağılımındaki adaletsizliğin ortadan kaldırılması ve çözüme yönelik gerekli adımların atılması konularının gündemde tutulması ve tartışmaya açılması belli ki mevcut iktidarın çaresizliği nedeniyle gündem dışında tutuluyor.
Ancak, iktidar ne yaparsa yapsın bu gerçekler can yakmaya devam ediyor. Zordan kaçmak yerine zor olanı kolaylaştırmak iktidarın asli görevidir. Peki vatandaşlar ne yapmalı; Ülkenin sahibi olarak iktidar faaliyetlerini sorgulamalı, Din, etnisite ve dil üzerinden istismar edilmesine izin vermemeli, Eşit vatandaş olduğu bilinciyle hakkına, hukukuna sahip çıkmalı, Ümmet değil, millet olduğunu asla unutmamalıdır.
Değerli okurlar, insanlarımızın kirasını ödemekte zorlanması, gıda maddelerine ulaşamaması, eğitim ve sağlık hizmetlerinden insanca istifade edememesi, emekli ve asgari ücretli kesimin açlığa mahkum edilmesi yani, geçim sıkıntısının günden olması ve asla gündemden düşürülmemesi gerekirken son bir aydır bebek katili APO ve yapacağı açıklama ile millet gündem dışına itiliyor. Açıklamasını yaptı da ne oldu?
Milletin derdine çare mi oldu? açlık ve yoksulluğu ortadan mı kaldırdı, yolsuzluk-yokluk ve yasakları ortadan mı kaldırdı. Gerçek devlet yönetimi olsaydı elbette bu eleştirileri yapma hakkımız olmazdı. Çünkü; savaş devletler arasında olur, terör örgütleri ile ise mücadele olur. Ancak; ayrımcılık ve kayırmacılığı ilke edinen AKP devleti, bebek katili ve mensubu olduğu terör örgütü ile devleti aynı zemine oturtmuştur. Ayrıca; millete zafer olarak anlatılan bu durum aslında AKP iktidarının devamının şartı olan, emperyal güçlerin hedefi Suriye Kürdistanı’nın legal hale getirilmesinin ve ülkemizde federatif yapıya geçilmesinin önünün açılmasıdır.
Yazık, hem de çok yazık çok…!
DOĞRU PARTİ temsilcileri olarak bizler; bu vatanın sahipsiz olmadığını, emperyal güçler ve yerli iş birlikçilerine kurucu lider Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mutlu olacaktır. Çünkü kendi selametini, kendi saadetini memleketin ve milletin saadeti ve selameti için feda edebilen vatan evlatları çoktur.” sözüne atfen bu vatanın evlatları olarak Atatürk’ün emperyalist Batı devletlere karşı verdiği savaşı kazanması zaferini bizler nasıl unutmuyorsak, emperyalistlerin de bu yenilgiyi unutmadığını ve oynanan oyunların farkında olduğumuzu hatırlatır, Ulus devlet ve üniter yapının bu milletin kırmızı çizgisi olduğu noktasında iktidarı ve koşulsuz destekçilerini uyarıyoruz.
Değerli okurlar, dün meydanlarda ip atanlar, bugün ip attıklarıyla birlikte ip atlama oyunu ana gündem ama vatandaşları enflasyona ezdirmem diyenler vatandaşı saray sofralarına ezme yapmış olması gündem dışında… Eeee merkezinde insan olmayan bir yönetimden aksini beklemek elbette mümkün değil.
Zor günlerden geçtiğimiz günümüzde, topraklarımıza göz dikerek saldırmak isteyen iç ve dış düşmanın, dini ve milli hassasiyetleri ele alarak birçok fitne ve fesatla milletimizi istismar ederek kandırmaya, türlü entrikalar çevirmekten çekinmediği günümüz için ne diyor Atatürk, “bizim kanlarımızla çizdiğimiz bu sınırları kendi kanlarını döküp de silecek kadar cesur bir millet dünyaya gelmemiştir.