Adaletsizliğin, hukuksuzluğun faturasını millet ödüyor.
İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklanması ile bir defa daha ekonomik dengeler alt üst oldu. Düşme eğilimindeki enflasyon yükselişe geçti. Merkez bankası faizleri artırmak zorunda kaldı. Doları bastırmak için piyasaya 50 milyar dolar sürdü.
On gün boyunca meydana gelen gelişmeler, hukukla ekonomi arasında nasıl bir bağ olduğunu bütün çıplaklığı ile gözler önüne serdi.
Yargı çökünce her şey çöküyor, o düzelince bozulanı da düzeltiyor.
Bu ülkede yargı adaletsizliğin aracı olduğu için ekonomi çöktü. Hukuk güvenliğinin olmadığı yerde sermaye firar eder. Daha geçen hafta Yargıtay 3. Ceza Dairesi bir gecede darmadağın edildi.
Niye?
Dumankaya Holding’le ilgili verdiği karar, onun malına mülküne çökmek için tetikte bekleyenlerin hoşuna gitmediği için. Oradan oraya sürülen bir hakim korku duymadan, vicdanının sesini dinleyerek bir karar verebilir mi?
Suç işleyen elbette cezalandırılacaktır. Ama aslolan masumiyettir. Hz. Peygamber bir hadisinde şöyle buyurur: ”Elinizden geldiği kadar Müslümanlardan cezayı düşürün. Şayet bir çıkış yolu bulursanız davalıyı serbest bırakın. Çünkü bir hakimin yanılıp affetmesi, yanılıp ceza vermesinden daha hayırlıdır.”
Kendini İslam’ın temsilcisi ilan edenlerden böyle bir hassasiyet gördünüz mü? Her muhalife, potansiyel bir suçlu- olağan bir şüpheli gözü ile bakılıyor. On binlerce insan KHK ile bu mantıkla atıldı, doğumhane kapılarından kadınlar bu zihniyetle alındı, adalet için sokağa çıkan gençlere bu nedenle azılı katil muamelesi yapıldı. Kin hukuku, giyotin gibi önüne geleni doğradı. Bugün Ümit Özdağ’ın suçlu olduğuna kaç kişiyi inandırabilirsiniz? Sığınmacılar ülkelerine dönsün demek hangi yasaya göre suçtur?
İmamoğlu aday olmasaydı başına bunlar gelir miydi? Apo ile halvete girenler, İmamoğlu’na niçin DEM parti ile -kent Uzlaşısı- yaptın diye hesap soruyor. O da yanlıştı, bugün ona yapılanlar da yanlış, yolsuzluk dosyasının boş olduğunu dava dosyası ile ilgili bilgi sahibi olan hukukçular söylüyor. Kavala niye içeride? Çünkü Çözüm Sürecinde Apo’ya haber gönderip “başkanlık sistemine evet demeyin, aksi takdirde ülke diktaya gider” dediği için. Biraz araştırmacı gazetecilik yapan, iktidarın yolsuzluklarını teşhir eden kendini parmaklıkların arasında buluyor.
Yargının iktidara çalıştığı bir yerde, muktedirler için her suç olağan hale gelir. Hesap vermeme rahatlığı ülke kaynaklarının siyasetçilerin ceplerine akmasına neden olur. Huzur, asayiş, düzen ortadan kalkar. Çünkü hukuk demek huzur demektir. Hukukun çekildiği yerde keyfilik başlar, her şey mümkün hale gelir. Ülkenin bu sarmaldan kurtulmasının yolu bağımsız yargı, yani onun teminatı olan yargı bağımsızlığıdır. Bu da yetmez! Yargının denetleyemediği her yer istismara açıktır. Bunu önlemenin yolu da “ hukukun üstünlüğünü” sağlamak, kapsama alanı dışında kişi ve kurum bırakmamaktır. Faizle, vergi ile, emir komuta ile ne ekonomi düzelir ne de ülkeye huzur gelir. Çare hukuk devletidir. Çare ülkenin AKP ve tek adam yönetiminden kurtulmasıdır.