ORMANLAR YOK OLUYOR…
Değerli okurlar, her yıl ormanlarımız yanıp, yakılıp yok ediliyor. Artarda çıkan bu orman yangınları acaba? sorusunu akıllara kazımakta. Çünkü; iktidarın tanıdığı imkanlar sonucu, ormanlarımızı ve canlıların yaşam hayatını yani çevreyi hunharca katleden madencilik ve yapılaşmaya elverişli alan oluşturma amacını taşıyan art niyetli müteahhitlerin önü açılmakta ve yasalarımızca yasaklanmasına rağmen tatil köyleri yapılmakta, yeni maden ocakları açılmakta. Oysa; anayasamızın 168, 169 ve 170. Maddeleri uyarınca orman arazileri, “devletin hüküm ve tasarrufu altında olup kanunda düzenlenen istisnai haller dışında” üçüncü kişiler nezdinde satışı yasaklanmış olması ve 6831 sayılı Orman kanunun 17. Maddesi; ” Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere her çeşit bina ve ağıl inşası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.” yasağına rağmen…
Özetle; Anayasa ve yasalar gereği Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya yasa açıklarından faydalanarak işgal etme ve ne şekilde olursa olsun ağaç kesme-sökme-budama yollarıyla elde edilecek yerlerde yapılacak her türlü yapı ve tesisler, üçüncü şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Ancak; iktidarın 03.07.2004 tarih 25551 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 17.06.2004 tarih ve 5192 sayılı Orman Kanunu değişikliği ile değiştirilmiş üçüncü ve dördüncü fıkraları gereği, “…. Devlet ormanları üzerinde bulunması veya yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması halinde, gerçek ve tüzel kişilere bedeli mukabilinde Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilebilir. Bu izin süresi kırk dokuz yılı geçemez.” düzenlemesiyle yasaların ilgili maddeleri pasif hale getirilmiştir.
Ormanların yanması ve/veya yakılması sosyal, ekolojik ve ekonomik alanlarda etkisini uzun süre sürdüren olumsuzluklara kaynaklık etmektedir. Bu durumlarda; Doğal yapının zarar görmesi ile toplumun zayıflaması yanında doğal dengenin bozulması sonucu tarım, hayvancılık ve su kaynakları tahrip olmakta ve vatandaşların geçim kaynaklarının yok edilmesi gibi bir yıkıma sebep olduğundan Turizm, tarım ve orman ürünlerinin zarar görmesi sonucu ilgili sektörlerde ekonomik yıkıma sebep oluyor.
Yıldırım düşmesi, yüksek sıcaklık gibi doğal sebepler yanında sigara ve sabotaj amacıyla insan kaynaklı çıkan orman yangınları, ekolojik olarak birçok zarara sebep olur, iklim değişikliği ve kuraklık bunun başlıca sonuçlarındandır. Bazı orman yangınlarına doğal nedenler kaynaklı olsa da, büyük çoğunluğunun insanlar tarafından ya kazara ya da kasıtlı olarak başlatıldığı bilinen bir gerçek. Buradan hareketle iktidarın önlemler konusunda tedbirler almaması ise oldukça manidar.
Değerli okurlar, Milletin her bir ferdinin ekonomik itibarı, ülkenin uluslararası düzeydeki turizm itibarının yerlerde sürünmesinin nedenlerinden biri olan orman yangınlarının sebep olduğu tahribatlar karşısında “Her yıl sebebi ne olursa olsun, anında etkin müdahale edilmesi için, İtibardan tasarruf olmaz diyen saray ve eşrafı sözde itibarını(!) bir kenara bırakıp mahiyetindeki uçaklardan biri karşılığında onlarca yangın söndürme hava araçları almak gibi” tedbirleri alsalar… Ama iktidar anlayışında bu konular yer almıyor. Bu anlayış da arsa mahfillerinin ve madencilik şirketlerinin ellerine siyasi destekli kozlar veriyor.
Sosyal, siyasal ve ekonomik faaliyetlerin çoğunda çevre hassasiyetini ön planda tutan Atatürk, “Ormansız ve ağaçsız toprak vatan değildir, Çevreyi korumak aklın gereğidir ve Ağaç-çiçek ve yeşillik uygarlık demektir.” sözleriyle de bu hassasiyetini birçok kez dile getirmiştir. Ulu önder Atatürk AOÇ arazisinin yeşillenemeyeceği fikrinde olanlara “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” diyerek bir orman oluşmasına öncülük ettiği ülkemizde var olan ormanlarımızı korumaktan aciz günümüz yönetim anlayışının hakim olması… ne acı değil mi?
DOĞRU PARTİ temsilcileri olarak, çeşitli sebeplerle tahrip edilen “Milli Servetimiz” ormanlık alanların yerleşim ve tarımsal faaliyetler için kullanılmasının engellenmesi ve bu alanların yeniden ağaçlandırılması gerektiği konusunda yetkilileri uyarıyoruz. Biliniz ki, “Bir milletin medeniyet seviyesi, üzerinde yaşadığı toprakları ağaçlandırmasıyla ölçülür.” Özetle; Ormanlarımızın bedava yeşil altın olduğu, tahrip edilen alanların günümüzde olduğu gibi ağaçlandırma dışında kullanıma açılması durumu, yani; ormanlık alanların peşkeş çekilmesi sonucu birilerinin ceplerine sarı altın olarak giriyor ve milli servetimiz yok ediliyor. Milletimiz bu olanları biliyor ve takip ediyor. Bilin istedim.