Elazığ Çiftçiler ve Hayvan Yetiştiricileri Derneği Başkanı Ergün Aslan, tarım alanında ülkenin bir çok önemli proje ve kurumu olmasına rağmen uygulanan politikalarla üreticinin tüccarların insafına bırakıldığını söyledi. Üreticinin destek göremediği için ilaçlamasını, planlamasını kuzunun kurda danışır gibi tüccara danışmak zorunda kaldığını belirten Aslan, kamunun bir denge mekanizması kurması gerektiğini söyleyerek:” Kuzu geleceğini yiyeceğini içeceğini kurda danışabilir mi? Üreticimizin de her işi tüccarla. Tarımsal danışmanlıktan ürün alımına, satımına kadar her işi tüccarla. Ürün satmaya çalışan, mal satmaya çalışan, ürünü alırken de alabileceği en düşük almaya çalışan insanlardır tüccarlar. Siz bu sisteme kamu olarak bir denge mekanizması getirmezseniz, sıkıntılı alanlarda fason üretimlere geçmezseniz tarımda düzelmeyi bekleyemezsiniz” dedi.
”Kuzu geleceğini kurda danışabilir mi? ”
Tarım fiyatlarında tarımsal ürünlerin fiyatlanması ve tarımsal ürün üretim yapan çiftçimiz için benim şöyle bir teknik benzetmem var üreticimiz de tüccarımız da beni mazur görsünler. Tarımda, tarım bakanlığımızın hazırlamış olduğu koca koca projeler var. TAGEM Tarımsal İşletmeler Genel Merkezi (TİGEM) gibi kuruluşlar var. Ama biz bu projelere rağmen, bu kurumlara rağmen sahaya dönünce köylü ile tüccarın baş başa kaldığını görüyoruz. Bu bizim için çok sıkıntılı bir olay. Hatta şu örneği vereyim. Tüccarımız da, üreticimiz de bizi mazur görsün. Üreticimiz ilacını, çalışmasını, planlamasını, gelecek planlamasını, kuzunun kurda danıştığı gibi tüccara danışıyor. Kuzu geleceğini yiyeceğini içeceğini kurda danışabilir mi? Üreticimizin de her işi tüccarla. Tarımsal danışmanlıktan ürün alımına, satımına kadar her işi tüccarla. Bu da ne demek oluyor? Tüccarımızın tabii ki üretimimizi düşünen bir boyutu var. Ama ürün satmaya çalışan, mal satmaya çalışan, ürünü alırken de alabileceği en düşük almaya çalışan insanlardır tüccarlar. Siz bu sisteme kamu olarak bir denge mekanizması getirmezseniz, sıkıntılı alanlarda fason üretimlere geçmezseniz , farklı üretim modellemeleri, birlikte üretim modellemeleri oluşturup köylünüzün, çiftçinizin, üreticinizin önüne indirmezseniz; alternatif türleri önüne indirmezseniz bu işi sanayideki gibi; ki sanayi bile artık arz talepten dengesine bırakılamıyor.Marketi bile artık dengesine bırakamadınız, Tarım Kredi Kooperatiflerine market açtırmak zorunda kaldınız. Siz bu şekilde üretimi nasıl art talep dengesine bırakırsınız? Üretimi nasıl köylüyle çiftçiyle baş başa bırakıyorsunuz?
”Sistemin tam ortasında üniversitelerin olması lazım”
Bu konulara çok teknik olarak, bakın bunu ben her zaman söylüyorum sistemin tam ortasında üniversitelerin olması lazım. Üniversitelerin buralarda çalışmalar ve modellemeler üretmesi lazım. Bu modellemeleri Ziraat Odaları, Tarım Kredi Kooperatifleri, Ziraat Bankası ve zirai donanımların tekrar kurulup, mesela zirai donatılar hiçbir şey yapamıyor mu? Ürünü köylünün üreticinin satabileceği bilişim sistemleri üretsin, yazılım üretsin, sen zirai donatını tekrar kur. Pulluğa, kutivatöre, çapa makinesine ihtiyacın yoksa bilişim sistemleri üretsin. Al yazılı mühendislerini yazılımlar üretsin. Senin Hoş Köyü’nde, Uluova’da yetiştirdiğin kavunlarını, Hoş’ta yetiştirdiğin üzümlerini Antalya’daki otellere satabilecek, kavununu çileğini Antalya’ya satabilecek bilişim sistemleri geliştirsin. 2., 3. ürüne dönüştürebilecek fabrikalarla iletişime geçilerek altyapılar geliştirsin. Yapılabilecek çok çalışmamız var.
”Markete girince bir ürün Hindistan’dan mı Uluova’dan mı geldiği anlaşılmıyor. Fiyatlar çok yüksek”
Vefakar cefakar bir üreticimiz var. Küçük tüccarımız da çok bilinçli. Ama siz bunları bir araya getirip zamanın, dönemin ihtiyaçlarına göre planlamazsanız cidden çökmeye mahkumdur. Sistem Türkiye’mizde çökmez. Bundan da eminim. Çok korkunç fiyat artışlarını ben de beklemiyorum. Ama insanımız kaosa sürüklendikten sonra, vatandaşımız üreticimiz bu yıl çok büyük zararlar edip ikinci üçüncü yıl kendisini toparlayamayıp üretimden vazgeçtiği zaman, insanının ete, süte, yumurtaya, balığa vesaire ürününe bu bollukta, bu altyapıda, bu potansiyelde ulaşamazsa; ki ben bu örneği hep veriyorum markete gidince bir ürün Hindistan’dan mı geliyor? Uluova’nın bir köyünden mi geliyor anlayamıyoruz. O kadar yüksek fiyatlar var. Bu bir kaostur. Bizim gibi teknik personeller için bu ülke için üzücü bir durumdur. Sıkıntılı bir durumdur, kötü bir durumdur. Bunun önüne devletimiz geçecektir.
”Ziraat Bankası sıkıntılı zamanlarda çiftçiyi desteklemeyecekse neden kuruldu?”
Ürünlerini TMO’ya veren üreticinin parayı belli bir vadede almasının çiftçileri zora soktuğunu belirten Ergün Aslan, hem bir üretici hem de bir akademisyen olarak bu sorunun Ziraat Bankası eliyle çözülmesi gerektiğini söyledi. Aslan çiftçinin ödenek almak için beklediği sürede Ziraat Bankası’nın üreticiye kredi olanakları sunması gerektiğini de belirterek şunları söyledi:
”Toprak Mahsulleri Ofisi’nin köylünün ihtiyaçlarına göre hareket etmesi elzemdir. Çok sıkıntılı bir dönemde, kısıtlı bir gelir ve dar zamanda paraya ihtiyacı olan bir kesimden bahsediyoruz. Bu konuda özellikle şu çok önemlidir. Mesela Ziraat Bankası hemen devreye girip üreticiye kredi olanakları açmalıdır. Toprak Mahsulleri Ofisimizin bir para verme süreci olabilir. Toprak Mahsulleri üzerinden Ziraat Bankası’nın devreye girip köylüyü tüccara mahkum bırakmadan, ki taban fiyat verilmiş bu ülkede niye tüccarımız daha düşük fiyatlar verip üreticinin malını alsın? Ziraat Bankası araya girsin. Tüccarımız da taban fiyatından alsın. Vermeyen de Toprak Mahsulleri Ofisi’ne versin. Ziraat Bankası da bu arada insanımızı vatandaşımızı desteklesin. Sıkıntılı zamanda Ziraat Bankası insanlarımızı desteklemezse, sorunlarını çözmezse, onların gelecek perspektiflerini, vizyonlarına, kuracakları kooperatiflerine, üretim modellemelerine, işlerini geliştirmelerine Ziraat Bankası destek olmayacaksa, bizim insanımız ne için Ziraat Bankası’nı kurdu? Böyle dönemlerde sisteme girip, sistemden yük alacak. Ciddi çalışmaları var. Hakkını da teslim etmek lazım. Şu an çiftçi hayattaysa Ziraat Bankası’nın çok büyük desteği var. Ama bu desteği artırabilir. Çünkü bankanın o gücü var. ”
”Tarım için güzel bir sistem kurulmuş,Ama biz bu sistemi çalıştırmaktan aciziz”
Tarım Kredi Kooperatiflerinin üreticiden ürünleri devletin açıkladığı taban fiyatının altında almasının tüccar mantığı ile üreticiye yaklaşmak anlamına geldiğini belirten Ergün Aslan, kooperatiflerin tüccar ayarında çalıştığını belirterek bir an önce üreticiler için danışmanlık ofisi kurulması gerektiğini belirtti. Aslan:
”Tarım Kredi Kooperatifleri; bugün gerçekten minnet duyuyorum bu sistemi kuranlara. Bir mekanizma bu sistemleri kurmuş, biz çalıştırmaktan aciziz. Ben buna çok üzülüyorum. Tarım Kredi kooperatifleri ile şöyle birebir yaşadığım bir tecrübe var. Ben de kendim geçimimi tarımsal üretimden sağlıyorum. Birebir sürecin içerisindeyim. Tarım Kredi Kooperatifleri geçen yıl taban fiyat 7 lira açıklandığı dönemde, tüccar 5 lira 30 kuruşa arpayı alıyordu. Tarım Kredi kooperatifi ile ticaretimiz olduğu için aldıklarını duyunca oraya gittik. Sonuçta bir kamu kooperatifi. Kamuda bir taban fiyatı açıklanmış. Tarım Kredi kooperatifi de dedi k; yok biz de 5 lira 30 kuruştan alıyoruz. Tarım Kredi Kooperatifi dediğimiz, tüccarın ayarında. Ne için devletimiz o kadar her beldeye, her ilçeye bir kooperatif kurmuş. O zaman tüccar yaygınlaşsın. Hiç değilse biz de bilelim ki o kar amacı güdüyor ve sürecimizi onunla sürdürelim. Köylünün bu üzerindeki kamburu da, kamunun üzerindeki kamburunu da kaldıralım o zaman. Sistemleri kuruluş amaçlarına göre tekrar revize etmemiz lazım. En önemli projelerimden biri budur. Mücadele ettik.”
”Hiç kimse hiçbir şey yapmasa, hiç kimseye hiçbir şey olmuyor.”
” Tarım il müdürlüklerimizin hemen danışmanlık ofislerine kurup, ama tarım bakanlığı bünyesinde değil valilikler bünyesinde, direkt valilerin emir ve yetkisinde, üniversitelerden de gerekli de personel desteğiyle, artık bir hesap verilebilirlik noktasına gelmemiz lazım. Üniversitelerin de hesap verebilir noktaya gelmesi lazım, tarım bakanlığının taşra teşkilatlarının da hesap verebilir noktaya gelmesi lazım. Hiç kimse hiçbir şey yapmasa, hiç kimseye hiçbir şey olmuyor. Sadece üretimde malını mülkünü kaybeden çiftçiye olan oluyor. Ve korkunç fiyatlara tarımsal ürün tüketmek zorunda zorunda kalan insanlara oluyor. Bunun diyetini halkımızla çiftçimiz ödememelidir.”