DOLAR 38,1330 0.13%
EURO 43,5332 1.17%
ALTIN 4.053,822,50
BITCOIN 3200648-1.81814%
Elazığ
12°

PARÇALI AZ BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

Av. Dr. İrfan Sönmez’in kaleminden…Hukuk olmayınca…

Av. Dr. İrfan Sönmez’in kaleminden…Hukuk olmayınca…

ABONE OL
9 Nisan 2025 22:39
Av. Dr. İrfan Sönmez’in kaleminden…Hukuk olmayınca…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yasalara göre etnik siyaset toplumu parçalara ayırmak, dolayısıyla suçtur.

DEM parti yıllardır etnik ayrıştırma üzerinden siyaset yapıyor. Meclisin hemen her oturumunda Kürtler/Kürdistan, biz/siz ifadeleriyle, on asrı aşkın bir süredir kader birliği yapan ve bütünleşen topluluklar ayrıştırılmaya çalışılıyor.

Etnik aidiyet üst kimlik haline getirilerek -kabileleşme- siyaseti yapılıyor. Bu gerçeği güya milli bütünlüğümüz üzerinden siyaset yapan partiler de görüyor ve bu amaçla hareket edildiğini biliyorlar.

Bahçeli’nin yaptığı çağrıların satır aralarında – DEM Partiye etnik siyaset yapmayın Türkiye siyaseti yapın çağrısı da vardı. Ama aynı Bahçeli, Erdoğan’ın -Türkiye’nin çeşitliliklerini içeren- bir anayasa talebi ile paralel, herkesi kuşatan bir anayasadan söz ediyor. Bunun tersinden okunuşu; bugünkü anayasa herkesi kuşatmıyor demektir. Anayasaların kim veya kimleri kapsadığı – vatandaşlık tanımı- ile ilgilidir. Yani aslında Bahçeli, vatandaşlık tanımının değiştirilmesine kapı aralıyor.

Ayrıca bugüne kadar Türkçeye sahip çıkan, tek dilliliği savunan bir beyanı da olmadı.

TCK 122’ye göre etnik bölücülük suçtur. Hele bu maksatla anayasayı tağyir ve tebdil, TCK 146’ya göre daha büyük bir suçtur. PKK ve türevleri yıllardır öncelikle anayasanın değiştirilmesi ve etnik kompartımanlara ayrılmaya cevaz verecek hale getirilmesi için terörü baskı aracı olarak kullanıyor. Bu yapıldıktan sonra sıra bu gedikten yürüyerek Ülkeyi bölmeye, bağımsızlık veya özerklik elde etmeye gelecek. Bunu Cumhuriyet Savcıları bilmiyor mu? Elbette biliyorlar. Ama adalet için sokağa çıkan gencecik çocukları jet hızıyla tutuklayıp içeri atan savcıların bu hayat/ memat konusu meselede kılları bile kıpırdamıyor. Çünkü birinci öncelikleri Erdoğan’ın koltuğunu korumak. Mevcut uygulamada, Erdoğan’ın siyasi ikbali milletin bekasının önündedir. Oysa hukuk, kişisel ikballerin temini için değil, ülke ve milletin selameti için vardır.

Devletler, aracılar kullanarak örgütlerle görüşmeler yapabilir, terörü bırakma ve teröre karışanların akıbetleri ile sınırlı kalmak üzere mutabakata varabilirler. Ama devletin yapısını asla pazarlık konusu edemezler, bir kişinin ikbali için terörü sonlandırmayı,

anayasayı değiştirmenin bahanesi olarak kullanamazlar. Bu terörü önlemenin karşılığında, örgütün yıllardır mücadelesini verdiği taleplere boyun bükmek ve düpedüz mağlubiyettir. Böyle bir kabul hem şimdiye kadar verilen mücadeleyi hem de bundan sonra çıkabilecek tehditlere karşı verilecek mücadeleyi anlamsız hale getirir. “Onların dediği olacaksa niçin mücadele edelim” mantığı devreye girer. Askerliğe ve vatan müdafaasına olan inanç sarsılır.

Türkiye için gerçek tehdit, hukuka aykırı olarak tutuklanan o genç insanlar değil, yargının asli görevlerini ihmal edip bir kişinin sopası gibi hareket etmesidir.

Ümit Özdağ da bunun için tutuklanmadı mı? İddianamede özet olarak, “sığınmacılara niye gitsinler dedin, Apo ile Bahçeli’nin başlattığı sürece niçin karşı çıkıyorsun“ deniliyor? Türk milletinin en az yüzde 70’i de sığınmacılar gitsin diyor. Apo’nun yıkanıp yağlanmasını ise bu ülkenin izzet-i nefis sahibi hiçbir ferdi kabul etmez, etmiyor. Özdağ, Bahçeli ve Erdoğan gibi Apo’ya ‘kurucu önder’ deseydi muhtemelen tutuklanmayacaktı.

Böyle bir sebeple tutuklama olur mu?

Kaldı ki, Bahçeli’nin son birkaç ay içinde yaptığı açıklamalar dikkatle takip edildiğinde, doğru dürüst bir plandan söz etmek mümkün gözükmüyor. Önce “Apo meclise gelsin” dedi olmadı, ”PKK ve tüm unsurları ile kendini feshetsin” dedi. YPG’nin de buna dahil olduğunu söyledi. PKK mırın kırın, YPG çağrı bize değil deyince, “4 Mayıs’ta Malazgirt’te feshedin” dedi, kimseden müspet ses çıkmayınca “Anayasayı değiştirelim” dedi. Bir aydır da Cumhur ittifakının bileşenlerinin hiçbiri, YPG’ de silah bırakacak demiyor. Bu kadar tutarsız bir politika ile hangi bir sonuç elde edilebilir?

Türkiye’nin normalleşmesi için önce yargının siyasetten el çekmesi, Saray’a göre değil, hukuka göre hareket etmesi gerekir. Bunun yolu da yargının siyasetten bağımsızlaşması yani kuvvetler ayrılığı ve hukukun tüm erklerin üzerinde olmasıdır. Bu olmadığı müddetçe, bu kriz bataklığı ve kötü yönetimden kurtulmak mümkün değildir. Çünkü adalet dağıtmayan bir yargı, zulüm dağıtır bu da milletle devlet arasındaki bağın kopması, bu herc-ü mercin devam etmesi demektir.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP