DOLAR 40,9157 0,77%
EURO 47,9224 1,05%
ALTIN 4.410,520,05
BITCOIN 48206650.25217%
Elazığ
30°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

Cezmi Orkun

Cezmi Orkun

03 Ağustos 2025 Pazar

Cezmi Orkun yazdı….

Cezmi Orkun yazdı….
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İHANET KOMİSYONU

Değerli okurlar, “Varlığı bir şey kazandırmayan birinin, yokluğu hiçbir şey kaybettirmez” diyor Tolstoy. Günümüz AKP iktidarı ve koşulsuz destekçilerinin varlığı, saray ve eşrafı dışında kalan toplumun tamamına hiçbir şey kazandırmadığı gibi mutfakların ve ormanlarımızın yanmasına karşı duyarsızlığı ile de ülkemiz ve vatandaşlarımızın yüreklerini yakmaya devam ediyor. Demem o ki, bunların yokluğu ülkemize ve insanlarımıza bir şey kaybettirmez elbette. Ülkemizin her yeri alev alev yanarken iktidar ve koşulsuz destekçileri ve de Atatürk’ün CHP’si el birliğiyle bebek katili cani APO’nun taleplerini sözde demokrasi ve “Terörsüz Türkiye” masalı ile yerine getirme konusunda yarış halindeler.(İYİ PARTİ hariç elbette)
Terörün olmadığı ülkemizde nereden çıktı “Terörsüz Türkiye” masalı sorusunun cevabı sizlerinde bildiği üzere “KOLTUK” kaybetmemek adına AKP iktidarının ihtiyaç duyduğu terör örgütü PKK’nın siyasi ayağını temsil eden DEM milletvekillerinin oylarını almak ve BOP eş başkanı olarak kendisine verilen görevi tamamlamaktır. Sözde Demokrasi adına hareket ettikleri masalı ilk istasyona varıncaya kadar devam edecek ve o istasyonda demokrasi treninden inilecektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından “Terörsüz Türkiye hedefi doğrultusunda kurulacak komisyon” için siyasi partiler üyelerini bildirdi. Ancak, komisyon kurulmasına yönelik bu çağrı, gerek Meclis İçtüzüğü gerekse teamüller açısından incelendiğinde;
⦁ Komisyon Kurmak Meclis Başkanının Yetkisinde Değildir
⦁ Uzlaşma Komisyonlarında eşit temsil esası vardır. Oy birliği esasıyla çalışan bu komisyonlarda, ayrıca herhangi bir partinin çekilmesi halinde komisyonun dağılacağı hükme bağlanmıştır. (İYİ Parti çekilmiştir.)

Söz konusu bu komisyon, ne böyle bir uzlaşmanın ürünüdür, ne eşit temsil vardır, ne de yasa tekliflerinin müzakere edildiği bir bağlamdadır. Eğer “Terörsüz Türkiye” başlığı altında gerçekten bir değerlendirme ve öneri süreci işletilecekse, bu ancak TBMM Genel Kurulu’nun onayıyla kurulacak bir Araştırma Komisyonu marifetiyle yapılabilir. Sonuçta komisyonun hukuki boyutunu hukukçulara bırakıp ne yapılmak istendiğini analiz edelim.

Değerli okurlar, aylardır gündemi meşgul eden “Terörsüz Türkiye” masalına meşruiyet kazandırmak adına TBMM de komisyon kurulması ve bu komisyonda kimler olacağı hususunda kedinin fareyle oynadığı gibi siyasi figürlerin neredeyse tamamının milletimizle kedi-fare oyunu gibi oynadıklarını seyrediyoruz. Kedi ile fare demişken fıkra bu ya;
Kedinin biri odanın ortasına kurulmuş uyuklar gibi görünerek beklerken kenardaki deliklerin birinden bir fare kafasını uzatmış. Kedi biraz daha bekledikten sonra farenin delikten çıkmayacağına kanaat getirip seslenmiş;
“Hadi” demiş, oradan korka korka başını çıkarıp durma, acıdım sana o delikten çık kilerin deliğine gir. Kilerde çuval dolusu un var, peynir var… sağlığıma dua edersin… bir müddet daha bekledikten sonra bakmış ki fareden yine kıpırtı yok, seslenmiş;
Ne duruyorsun, dediğimi yapsana!
Fare ezilerek cevap vermiş;
Kusura bakma ama yapamayacağım.
Niye? Demiş kedi.
Fare şu cevabı vermiş;
Bana o delikten çık, şu deliğe gir diyorsun. Teklifin gayet güzel, ama nimet büyük. Bu işte mutlaka bir b.kluk var…
Öyle ya; Değerli okurlar, kıssadan hisse CHP bazı şartlar ileri sürerek komisyona üye verdi. Yani fare(CHP) kilere giden deliğe gitmek üzere, deliğinden çıkarak, odanın ortasında bekleyen oyun kurucuya (AKP ve koşulsuz destekçileri) meşruiyet kazandırması yanında birileri için nimet olduğunu bilerek adım atıyor. Farede olan akla sahip olmamak demek bu oyunun bir parçası olmak değil midir? Daha açık söylemek gerekirse, CHP dahil bunların tamamı aynı gözeden su içiyorlar. Bu davranışın bir başka anlama yoktur.

Sonuç olarak; hukukçuların da belirttiği üzere bu komisyonun bilgi edinme, yasa teklifi hazırlama ya da müzakere etme gibi bir yetkisi ve arzusu bulunmamaktadır. Ayrıca DOĞRU PARTİ Genel Başkanı Rıfat Serdaroğlu’nun belirttiği üzere, “Konu, Vatan Bütünlüğünün, Cumhuriyetin , Demokrasi ve Bağımsızlığın tehlikede olması” durumu ise (ki, tam da böyledir), siyasilerin YANLIŞ yapma lüksü yoktur.
Yapılanlar, Türk Milletinin aleyhine ise bunun adı yanlış değil, düpedüz ihanettir. Yani, Bu Komisyon MİLLİ, YERLİ ve Türk Milleti yararına değildir. Emperyal güçlerin planlarının yolunu açmak üzere kurdurulmuş, bir İHANET KOMİSYONUDUR!

Devamını Oku

Cezmi Orkun yazdı…

Cezmi Orkun yazdı…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

HARAM OLSUN…
Değerli okurlar, milletin vergilerinden oluşan Türkiye Cumhuriyeti hazinesi yapılan soygunlarla her daim açık veriyor. Yani, milletin hakkının yendiği ve bu hakkın bir türlü doymak nedir bilmeyen yandaş/paydaşlara aktarılması ülkenin soyulması değil de nedir? Hemen hemen her alanda soyulmakta olduğumuzu sizlerin de bildiği bazı konularla hatırlatmaya çalışacağım. Bakın nasıl soyuluyoruz;
Enerji alanında; elektrik, doğalgaz ve su kullanımında vatandaşlarımız,
Dolaylı ve dolaysız vergilerle tüm milletimiz,
Araç muayene istasyonları işleticileri tarafından vatandaşlarımız,
Hazine garantisi verilmesi nedeniyle; geçmediğimiz köprü, otoban, tünel için araç geçiş garantisi, gitmediğimiz hastane için verilen hasta garantisi, uçmadığımız hava alanı için yolcu sayısı garantisi ve kullanmadığımız elektrik için (kaçak elektrik bedellerinin ulusal tarife uygulanması nedeniyle Türkiye’deki tüm abonelerin faturalarına yansıtılmaktadır) ulusal tarife kapsamında işletmeci şirketlerine yapılan ödemeler ile hem ülkemiz hem de vatandaşlarımız,
Turizm, gıda, ulaşım gibi alanlarda ve yabancı ülkelerin borçlarının silinmesi nedeniyle ülkemiz ve vatandaşlarımız,
Tarım üreticileri yem, gübre ve yakıt alırken soyuluyor. Soyulmamak için de üretimden vaz geçtiği için,
Oto sanayi soyulmamak için nakit parayla çalışıyor. Bu nedenle devlete ödenmesi gereken bedellerin ödemekten istisna duruma geldiği için devletimiz,
Radar tuzakları üzerinden yazılan trafik cezaları ile vatandaşlarımız,
Tek kişinin karar vermesi sonucu belirlenen ÖTV, KDV bedellerini ödemek zorunda bırakılan vatandaşlarımız,
Eğitim ve sağlıkta vatandaşlarımızın ödediği ve özel eğitim kurumlarına devletimizce her öğrenci için ödenen bedellerle hem ülkemiz hem de vatandaşlarımız,
TÜİK eliyle belirlenen ancak gerçeği yansıtmayan enflasyon oranları nedeniyle emekli-emekçi ve asgari ücretli vatandaşlarımız,
Resmi işlemlerde(ehliyet, kimlik, noter vs.) ödenen bedellerle vatandaşlarımız,
Sınava girerek bir iş sahibi olma, üniversite kazanma, ehliyet alma umudundaki insanlarımız, zorunlu hale getirilen kurslara ödemek zorunda oldukları paralar ile vatandaşlarımız,
Ormanlarımızı katleden, madenlerimizi talan eden şirketlere tanınan imtiyazlar sonucu ülkemiz,
Deprem yardım paralarının amacı dışında kullanılması sonucu depremzedeler borçlandırılarak konut, dükkan sahibi olabiliyor. Burada da depremzede vatandaşlarımız,
Yandaş/paydaş şirketlerin borçları ile yabancı ülkelerin borçları siliniyor, bu yük vatandaşa yüklenerek vatandaşlarımız, hazineden yapılan ödemelerle de Ülkemiz,
“Faiz sebep, enflasyon sonuç” diyenler tarafından ülkemiz, bir gecede döviz-faiz ilişkisinden ise vatandaşlarımız,
Kur korumalı mevduat uygulaması sonucu parası olana ödenen dolar karşılığı lira ile ülkemiz,
Lüks ve şatafat için para harcayanlar ve 4 ile 8 arası maaş alanlar tarafından ülkemiz soyuluyor,
Bir fonksiyonu kalmayan, adeta NOTER statüsüne dönüştürülen ve sadece parmak kaldırıp indiren TBMM’nin 600 milletvekiline harcanan bedellerle ülkemiz,
Hazineden TBMM’de yer alan partilere yapılan hazine yardımları nedeniyle ülkemiz.
SOYULUYOR değerli okurlar…

Soyula soyula bir deri bir kemik misali can derdine düşen milletimizin her bir ferdine vicdan dışı uygulamalarda dur durak yok, tam gaz soymaya devam eden bir iktidar ve koşulsuz destekçileri yanında tüm bu olanları sadece seyreden bir muhalefet var. DOĞRU PARTİ Genel Başkanı Rıfat Serdaroğlu’nun dediği gibi “Mafya devlet, devlet mafya” olunca soyulmak kaçınılmaz oluyor. Yazıklar olsun milletimize bunları reva görerek soyulmasına neden olanlara.
Ben şahsen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kendi adıma; “kul hakkı yiyen, vatandaşını soyarak yandaş/paydaş saray ve eşrafına kaynak aktaran, emekçi-memur-çiftçi-esnaf ve emeklileri bir avuç azınlık için açlığa mahkum eden özetle tüm ülke vatandaşlarını soyup soğana çeviren AKP yönetimine, koşulsuz destekçilerine ve sadece önerge vererek olanları seyreden muhalefet parti yöneticilerine” hakkımı helal etmiyorum.

Hakkım bunlara HARAM olsun. DOĞRU PARTİ temsilcisi olarak da söz sahibi olmamız durumunda; ülkemizi soyarak vatandaşlarımıza ihanet edenlerden mutlaka hesap sorulacağını ve milletimizin haklarının yine milletimize verileceğini bilmenizi isterim.

Devamını Oku

Cezmi Orkun yazdı… Vatan yoksa…

Cezmi Orkun yazdı… Vatan yoksa…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

VATAN YOKSA;
(Kürt, Alevi, Sünni… olmuşsun ne yazar!)
Değerli okurlar, etnik kökeni, mezhebi, dini ne olursa olsun anayasamız gereği Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk milletinin eşit bir ferdidir. Herhangi bir ayrım söz konusu dahi değildir. Sınırları kanla çizilen vatanımızın adı Türkiye, Bayrağımız ay-yıldız al bayrak ve dilimiz Türkçedir. Bunların aksini söyleyenler ve siyasi rant uğruna bu vazgeçilmez hususları konu eden her kim olursa olsun vatana ihanet içerisindedir.
Geçmişten günümüze kadar emperyal güçlerin çeşitli oyunlarla ülkemizi parçalama hedefleri aziz milletimizin engin ve sarsılmaz iradesi sonucu ötelene ötelen günümüze kadar taşınmıştır. Bebek katili APO’nun öncülüğünü yaptığı PKK terör örgütü de bu ihanetin iş birlikçisi olarak emperyal güçlerin uşaklığını yapıyor. On binlerce şehidimizin ve gazilerimizin kanı var ellerinde. Bu hain örgüt en çok da sözde temsil ettikleri Kürt vatandaşlarımızı katletmişlerdir. Siyasi uzantısı DEM utanmadan Kürtlerin hak ve hukukundan bahsediyor. PKK terör örgütü ve siyasi uzantısı DEM , asla ve asla Kürt halkını temsil etmemekte, emperyal güçlere uşaklık yapmaktadır.
Değerli okurlar, AKP+MHP+DEM el birliğiyle bu bebek katili terörist başı APO ile birlikte emperyal güçlerin hedefi doğrultusunda ülkeyi federatif bir yapıya geçirip, ülkemizin zengin su ve değerli maden kaynaklarının bulunduğu doğu ve güneydoğu bölgesine, sözde Kürdistanı kurup geleceğin altını olacak su kaynaklarına sahip olmaları amaçlanmıştır. Bu ihanetin sebebi nedir? derseniz. Söz konusu koltuk olunca bu ümmetçi anlayış için her yol mubah derim.
Sözde “TERÖRSÜZ TÜRKİYE” (Sanki ülkede terör varda biz bilmiyoruz) masalına milleti inandırmak isteyen bu üçlü; ABD ve İsrail iş birliğinde emperyal güçlerin taşeronudur ve koltuklarını koruma karşılığında BOP projesinin uygulayıcılarıdır. 30 silah yakmakla “Terörsüz Türkiye” oyununun hedefine gelince;
Birinci hedef: Sözde silah bırakma ile SDG’nin meşru bir güç olarak tanınması ki öyle olmuştur,
İkinci hedef: Terör örgütü PKK’nın sahip olduğu tüm mühimmat ve teröristlerin tümünün YPG’ye transfer edilmesi ki bu başlamıştır,
Üçüncü hedef ise; Kurucu değerler, Atatürk ilke ve devrimlerinin kaldırılarak ulus devlet ve üniter yapının bozulması ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin parçalanmasıdır.

Tabi milletin iradesine karşı durabilirlerse. Bu millet geçmişte ihanet içinde olanlara bu fırsatı nasıl vermedi ise bugünde, gelecekte de bunlara bu fırsatı vermeyecektir. Çünkü; kurucu Önder Atatürk, “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” sözü ile özgürlük, hem devlet hem de vatandaşlar için, bağımsızlık ise Türk milletinin karakterinde var olduğunu ve var olmaya devam edeceğini ifade etmiştir. Özetle; Türk milleti, birileri için ümmet değil, bağımsız ve bağlantısız Türkiye Cumhuriyetinin özgür bir vatandaşı olarak yaşamaya devam edecektir.

BOP’un eş başkanlığını üstlenen bu ekibe, bu topraklar üzerinde yaşayan ve bir karış vatan toprağı için canını verecek Türk’ü, Kürt’ü, Zaza’sı;  Alevi’si, Sünni’si, Yahudi’si, Ermeni’siyle Türk milleti tek yürek olup asla fırsat vermeyecektir.

Değerli okurlar, emperyal güçler ve yerli iş birlikçilerinin plan ve projeleriyle Türk Milleti’nin kaderi tayin edilemez. Çünkü; “Türk Milleti” kendi kaderini tayin ederken büyük bedeller ödemiştir. “Bebek katili terörist başı APO için gelsin TBMM, DEM grubunda konuşsun ve umut hakkından yararlansın, APO için kurucu önder demesi” gibi söylemlerde bulunanlar biliniz ki, bu millet şehitleri ile gazilerinin yanında dik duruşunu bozmaz ve ihanet edenleri de asla affetmez.

Ulu önder Atatürk’ün “Yaşanacak vatan yoksa geriye kalan hiçbir şeyin önemi yoktur.!” Sözü bizler için “Vatan varsa, varlığımız anlamlıdır” anlayışı ekseninde ulus devlet ve üniter yapının korunması için ortaya konulan yalanlara kapıları kapatmamız oldukça önemlidir. Bu nedenle, Sağduyu ve basiret sahibi aziz milletimizin, ihanet içinde olanların her türlü oyunlarını bozacak iradeye sahip olduğuna inancımız tamdır. Yoksa; Vatan parçalandıktan sonra; Kürt, Alevi, Sünni, Laz ve/veya Ermeni olmuşsun ne yazar. 21.Temmuz.2025

Devamını Oku

Cezmi Orkun yazdı….Yalansız Türkiye

Cezmi Orkun yazdı….Yalansız Türkiye
0

BEĞENDİM

ABONE OL

YALANSIZ TÜRKİYE…

Değerli okurlar, birileri yeni kaynaklar ve/veya siyasi oyunlar üzerinden kazanç kavgası verirken milleti ekmek kavgası ile baş başa bıraktılar. Geçmişte de verilen bu kavga 23 yıllık AKP iktidarı ve koşulsuz destekçileri ve de ana muhalefetin bilinçli/bilinçsiz katkılarıyla günümüz Türkiye’sinin sürekli kanayan bir yara olarak kalıcı hale getirildi. İnsanlarımız ekmek kavgası dışında bir şey düşünemez oldu. Öyle ki; ülkemizde, yüzlerce aile, binlerce insan bu kavganın içerisinde yaşamlarını tüketti, tüketmeye devam ediyor ve var olmanın nedenini dahi sorgulamaya fırsat bulamadan bu dünyadan tek tek göçüp gittiler.
AKP iktidarının tek adam rejimi gereği yasama, yargı ve yürütme tek kişinin dudakları arasına hapsedilince, her Türk vatandaşının kendisine verilen ve anayasal hakkı olan özgürlük ve kişisel haklar ortadan kaldırıldı. Sonuçta siyasal İslam anlayışının zulmüne ve acımasızlığına rağmen toplumun büyük bir kesiminin boyun eğmesi sonucunda toplumsal yozlaşma ve çürüme kaçınılmaz oldu. İktidar ise kurucu iradenin vatandaşa verdiği yetkileri milletten alarak “ÜMMET” anlayışını empoze etmeye başladı. Hala olası karanlığı göremeyen ve/veya görüp de görmezden gelen milletimiz bilsin ki bu vebalin altında ezileceklerdir.
Ekmek kavgası veren milletimizin büyük bir bölümü AKP iktidarının çelişkili, tutarsız ve taraflı uygulamaları sonucu, milli ve dini hassasiyetleri yanında geleneksel değer ve birliktelik hassasiyetini ve de devletine olan güvenini yitirmiş durumda. Bu durum olası felaketlerin habercisi olurken ülkeyi; sosyal, siyasal ve ekonomik alanda yönetme yetkisi verilen AKP iktidarları insanlarımızın yaşamlarında ezen ve ezilen arasındaki bağın sembolü olmuştur. Bu anlayışı ifade etmek üzere yazılan kitaplar, yapılan filmlerde, hastalıklardan, yoksulluk nedeniyle eğitimden mahrum bırakılan, bir dilim ekmek için mücadele edenlerden, iş bulamadığı için kötü yola itilen yoksul insanlara, onların yaşamlarını sürdürdüğü olumsuz ortamlar adeta yaşamın gerçeği oldu.
Günümüz iktidarı ve koşulsuz destekçileri milleti ümmet olarak görmekte ve anayasal hakları sadece kendilerine hak görmekte. Sonuçta liyakat değil sadakati ölçü olarak öne çıkarıp köle bir toplum oluşturma çabaları adım adım ilerliyor. Milletimiz ne mi yapıyor? gördüğüm kadarıyla bir kurtarıcı bekliyor. Oysa; vermekte olduğu ekmek kavgasını, ülkenin bekası, vatanın bütünlüğü, hak ve özgürlüklerinin teminatı Cumhuriyetin korunması için de vermeli ve kul değil, ülkenin hür ve eşit vatandaşı olduğu mücadelesi için kavgaysa kavga etmeli. Başka yol yok.
Günümüz iktidarının başarılı olduğu konular mı? elbette var. İnsanlarımızın, vazgeçilmez ilk önceliği olan ekmek kavgasını, yani; geçim derdini, toplumun büyük bir bölümünün, kaderi haline getirdi. Tarımı bitirdi, sağlık ve eğitimi parası olanlara hak gördü, köylüyü üretimden dışladı, emekçi ve emeklileri yok saydı, muhtaç insanların devlete bağımlı kalmasını siyasi rant haline getirdi. Ama; tüm kaynakları saray ve eşrafına akıttı, akıtmaya devam ediyor. İşte bunlar iktidarın başarıları olup ne kadar övünseler de tarihin tozlu raflarına hapsedileceklerdir. Nasıl mı? “YALANSIZ TÜRKİYE” anlayışına sahip yönetimle…
Ülkemizde ekonomik açıdan iyileşme olmadığı gibi “2024 emekliler yılında emekliler açlığa, 2025 aile yılında ise yüzlerce ailenin parçalanmasına”, binlerce insanın yoksulluk sınırın altında yaşadığı ve ev kirasını bile ödeyemeyen, asgari ücretle geçinmeye çalışan binlerce insan yaşam savaşında. Öyle ki; şu an parasını alamadığı için evine ekmek götüremeyen, çocuğuna oyuncak alamayan işçilerin dramlarını, para kazanamayan esnafın çektikleri, çok sayıda eğitimli gencin ülkeden kaçışları artarak devam ediyor. Bu da haliyle bireysel ve toplumsal sıkıntılara kaynaklık ediyor.

Tüm bu sıkıntıların muhatabı “Emekçi, emekli, işveren ve iş arayan işsizler hepsi ekmek kavgasında. Sokakları mesken edinen kimsesizlerin varlığı, evine et alamayan, pazar atıklarından beslenmeye çalışan, ucuz ekmek almak için saatlerce kuyrukta bekleyen ve ne acı ki kendini satarak yaşamını sürdürmeye çalışan insanların varlığı” ülkeyi yönetenlerin ya da yönettiklerini zannedenlerin alınlarına kara bir leke olarak kazınmıştır.
Değerli okurlar, Seçim meydanlarında mangalda kül bırakmayanlara, her seçim öncesi doğalgaz, petrol bulduk gibi yalanlara inanmanın çözüm olmayacağı anlayışı ekseninde “YALANSIZ TÜRKİYE” için DOĞRU PARTİ saflarını sıklaştırmanın zamanı gelmiştir. Adil paylaşım, millete ait olanın millete verilmesi, kurucu iradenin ilke ve devrimleri ışığında aydınlık Türkiye için tek ve kesin çaredir bu.

Devamını Oku

Cezmi Orkun yazdı… İnsanca yaşam

Cezmi Orkun yazdı… İnsanca yaşam
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İNSANCA YAŞAM…
Değerli okurlar, bizler yıllardır ülkemiz insanlarının sorunlarını ve çözümünü anlatmamıza rağmen maalesef sorumlulukları olmayan sorumluluktan yoksun yöneticilerin bir kulağından girip diğerinden çıkıyor. İnsanlarımız ise kim olduğu, yaşamlarındaki engellerin neden kaldırılmadığı gibi cevapsız sorular ekseninde iktidar yönetiminin verdiği imkanlarla yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Tabi buna yaşam denirse! Yaşamları boyunca da vatandaşı oldukları ülkemizde, inancını yaşamak ve ahlaklı olmak gibi meziyetlerini korumak ve çevresinde itibar sahibi olmanın uğraşını veriyor.
Günümüz İktidarı ve muhalefeti başta olmak üzere TBMM’de yer alan siyasi yapılar ise varlıklarını sürdürmek, koltuklarını korumak için insanlarımızın dini ve milli hassasiyetlerini siyasi çıkarlarına alet ederken her alanda ayrımcılığı körükleyerek insan olmanın gereği, yaşamlarımıza anlam kazandıran ve kolaylaştıran adımları atmıyorlar.
Böyle olunca insanlarımız karşı karşıya kaldıkları insanlık dışı uygulamalar sonucu var olan; sevgi, insanlık, ilke ve değerler, adalet duygusu, hak ve hukuk ile vicdan kaybolmakta, kendilerini bağlı hissettikleri etnisite, siyasi düşünce etkisi altında kalıyorlar.
Ülkemiz insanlarının büyük bir kesiminde güvenin yerini güvensizlik, sevginin yerini nefret, liyakatin yerini sadakat, dürüstlüğün yerini sahtekarlık, dayanışmanın yerini rekabet, üretimin yerini tüketim almış ve bencillik had safhaya ulaşmış olmasının en önemli sebebi kutuplaşmış insan sayısının çoğunlukta olduğu çıkarcı toplum yapısının oluşmasıdır.
Oysa; barış eksenli bir toplumda yetişen insan, çözüm odaklı yapısıyla toplumsal gelişmenin de anahtarı olacaktır. Umut ve sevgi dolu, kendine güvenli, beraberlik ve eşitlik duygusuna hakim, şefkatli, adil, yaşamdan zevk alan, mutlu ve onurlu insan olmak amacıyla kötülükten uzak duran ve diğer canlıların yararına olan işleri yapan bireylerin sayısı elbette artacaktır.
Yani; yalandan, fesattan, zararlı alışkanlıklardan, insanların kuyusunu kazmaktan, insanlarla kavga edip onları kırmaktan uzak tutulan her bir bireyin güzel, mutlu, huzurlu ve iyilik dolu bir ömür geçirme arzusu gerçekleşecektir. Erdem bir fazilet ise, iyi insan olmanın büyük bir erdem olduğu unutulmamalıdır.
Canlı yaşamındaki tek gerçeğin ölüm olduğu hepinizin malumudur. İnsanlar öldüklerinde bıraktıkları sadece iyi veya kötü olan yaptıklarıdır. Bu nedenle insan olmanın gereğini yerine getirenler için rahmet, kötülükler yapanlara ise lanet edenler olacaktır. İyi insanların öldükten sonra adının yaşaması, kötülüklerin kaynağı insanların ise unutulduğu asla unutulmamalıdır.
Ne yazık ki ülkemizin bu gününe baktığımızda insanlıktan nasibini almamış vicdan yoksunu yöneticilerin uygulamalarının vatandaşın iyiliği için olmadığını görebiliyoruz. Mevcut kaos ve karmaşa ortamı, cinayetler, taciz ve tecavüz, adam kayırma, ayrımcılık, ekonomik açmazlar, yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar bunun en büyük göstergesi. Zarar görenler ise ne yazık ki, masum insanlarımız oluyor.
Değerli okurlar, milletimizin istediği tek şey Anayasa ve yasalara uyulan, Atatürk ilke ve devrimleri ışığıyla aydınlanmış rahat ve huzurlu bir toplum içerisinde kimseyle kavga etmeden, kimseyi incitmeden barış içerisinde özgürce yaşamaktır. Yani, İnsanca yaşamaktır. Küçük bir azınlığın rahat ve huzuru için toplumun her bir ferdinin sömürülmesi insanlık ve vicdan sahibi yönetimlerin yapacağı bir iş değildir.

 

Günümüz iktidarı ve koşulsuz destekçileri, ne yazık ki merkezine milletimizi değil sadece “SARAY VE EŞRAFINI” alıp, milletimizi yok sayarak yoksulluğa ve açlığa mahkum etmiştir. DOĞRU PARTİ temsilcilerinin söz sahibi olacağı bir yönetim, merkezine “İNSANLARIMIZI” alarak “İNSANCA YAŞAMIN” öncüsü olacaktır. “SARAY ve EŞRAFI” ise yaptıklarının hesabını yargı önünde aziz milletimize vereceklerdir.

Devamını Oku