03 Temmuz 2025 Perşembe
İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Müsavat Dervişoğlu Elazığ’a Geliyor!
Cezmi Orkun yazdı... Kimin umurunda?
Semih Işıkver'den Elazığspor’a Dev Prim Desteği: “Bizler İnandık, Siz de İnanın!”
Av. Dr. İrfan Sönmez'in kaleminden...Uyanın ey Mısırlılar..
Букмекерская Контора «париматч»: Обзор Компании И Ее Особенностей
Mustafa Gümüş Özbay'ın Kaleminden.....
KİMİN UMURUNDA!
Değerli okurlar, Yüce yaradan’ın “Ben insanın ahlaklısını severim” emri gereği de olsa ticarette, siyasette, kişisel ilişkilerde hülasa her alanda ön planda olan ahlaklı olma prensibi ne yazık ki AKP iktidarları döneminde ciddi bir erozyona uğradı. Özellikle 23 yıllık AKP iktidarlarında genel bir ahlaki çöküntü var. İçinde hırsızlık, yolsuzluk, yalan söylemek ve rüşvet olan olaylar ahlaki çöküşü ve beraberinde toplumda çürümeyi getirdi. Nasıl mı? adam kayırmak, sözünü tutmamak, anayasaya-yasalara ve kurallara uymamak, başkalarının hakkını gözetmemek, devletin malına çökmek ve hak yemek gibi ahlak dışı davranışları aleni olarak sergileyen mevcut yönetim, bu durumu dinimizi istismar ederek kapatma çabaları ile de milleti aldatmaya devam ediyor. Özetle, vicdan ve aklın bir arada çalışmayı bıraktığı günümüzde ahlaki çöküş elbette kaçınılmaz bir sonuçtur.
Toplumun büyük bir kesimi “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışı ekseninde sorumsuz, vicdansız, dikkatsiz, bilinçsiz, umursamaz, hoyrat bir yığına dönüşmüş durumda. Bunda AKP iktidarlarının “Bizden-onlardan” ayrımı yaparak, adam kayırarak, torpille, rüşvetle, yalanla iş gören bir kitle oluşturması sonucu analiz edilirse; ahlak yok ise bir kimsenin zenginleşmesi, ancak diğerinin ezilmesiyle mümkündür. Ezen için ilke, ar ve haya, liyakat, vicdan, görgü, nezaket ve hatta onur önemsizdir. Tüm bunlar olurken kendimizi “yüce, erişilmez, kahraman, benzersiz, temiz, haklı…” gördüğümüz sürece temiz ve ahlaklı bir toplumun mutlu birer bireyi olmak mümkün olmayacaktır.
Ahlak kurallarını ihlal eden herkes, topluma yük oluyor demektir. Beleşçi, parazit, haksız, suçlu, hasta demektir. Trafik sıkışıklığı, bilinç yoksunluğu, bilimsellik dışı hurafe bilgiler de ahlaksızlığın bir sonucudur. Gelir paylaşımındaki adaletsizlik, eğitimdeki yozlaşma, dinin istismar ile baskılanması, hak-hukuk ve adaletin iflası, bağımlı ve bağlantılı medya… bütün bu rezaletlerde ahlaksızlığın payı var. İşte bu nedenle, Partilerde, liderlerde, kadrolarda ahlaki hassasiyet aranırken; vatandaşları yasallığın dışına itip onları suça, yanlışa, sahteliğe teşvik eden değil, doğru olmasıyla örnek alınacak bir siyasi yapı çatısında milleti DOĞRU olmaya davet edenler arasında yer almalıdır.
Aksi durumda günümüzde yaşandığı gibi toplum kanunsuzluğa, yanlışa, kötülüğe bulaşmaktan kaçınamayacağı için çürüme hızlanırken, devletin çürümesi ve ortadan kalkması ile sonuçlanır. Bir zamanlar Türkiye’de var olduğuna inandığımız ahlaki değerler ki, İşte size yaşanan bir olayı hatırlatmanın tam zamanı, 1939 Erzincan depreminde sağlam kalan birkaç yapıdan biri de Erzincan cezaevidir. “Mahkumlar idareden depremzedelere yardım etmek istediklerini iletir. Savcı İzzet Çakal bu talep karşısında mahkumları; 1 gün sonra eksiksiz dönmeleri şartıyla serbest bırakır. Mahkumlar söz verdikleri gibi depremzedelere yardım eder ve 1 gün sonra geri dönmüşlerdir.” Tek bir mahkum dahi firar etmemiştir. (1940 yılında özel bir kanunla bu mahkumların tamamı affedilir.) İşte size temiz AHLAK…
Peki ahlaki çöküş neden derseniz, AKP iktidarlarının; Eğitim sitemi ile oynayarak gelecek nesilleri bozması, tek adam yönetiminin korkuyu artırıp yalana başvurması, çeşitli nedenlerle aile bağlarını zayıflatması, gelir dağılımındaki adaletsizlik gibi vicdan ve bilim dışı uygulamalardır.
Oysa; Ahlak, toplumsal hayatın temel direğidir. Bir toplumda ahlak zarar görürse o toplum çöküntüye uğrar. Ahlak sağlam olmazsa toplumsal hayat düzene girmez. Ahlakı yitiren toplumlarda yönetimler belli bir kesimi, kendi milletini ezerek koruyup kollar, adalete güven azalır ve güçlü olanın hakkından bahsedilir. Böylelikle millete zulüm artar, millet hukuk yerine kuvvete başvurması ile toplum ayrışır ve dağılmaya yüz tutar. Yani, ülkede bugün olduğu gibi kaos ve karmaşa hakim olur.
Dün düşman gördüklerini bugün dost, dost gördüklerini bugün düşman olarak görenlerin yarın neyi nasıl göreceklerini bilmek mümkün mü? Ahlaklı olmak bu anlayışın neresinde? Günümüz siyasileri iktidarı ve muhalefet partileri tam da böyle bir ahlak dışı anlayış sergilemiyorlar mı? Erdoğan’ın Bahçeli’ye ve Bahçeli’nin Erdoğan’a geçmişte söyledikleri ile günümüzdeki davranışlarına baktığınızda sizler ne görmektesiniz acaba… tek bir örnekle bu konuyu açıklamaya çalışayım. 2014 yılında Bahçeli’nin Erdoğan için;
Teröristlere kucak açandan,
Sosyal medyayı engelleyen, Youtube’u kapatan, kişisel hak ve hürriyetleri budayandan,
Villalara balya balya dolarları yığandan, elindeki paraları sıfırlarken haysiyet ve inandırıcılığını da sıfırlayandan
Cumhurbaşkanı olmaz derken, günümüzde aynı kişinin Cumhurbaşkanlığında kalması için mücadelede sınır tanımayan yine Bahçeli değil mi? bu davranış ahlaki bir sorun değil mi?
Ana muhalefet başta olmak üzere TBMM’de grubu bulunan muhalif partiler dün karşıt gibi gözükürken aslında iktidar lehindeki davranışları (ekmek için Ekmelettin, Türkiye’ye güvence Muharrem ince, altılı masa senaryosu ile Kemal Kılıçdaroğlu) hangi ahlak anlayışı ile izah edebiliriz. Bitti mi? elbette bitmedi… AKP iktidarı ve koşulsuz destekçileri ülkemiz ve vatandaşlarımıza kıyameti yaşatırken, ana muhalefet CHP koltuk kavgası ekseninde kıyameti yaşıyor. ÜLKEMİZ Mİ? KİMİN UMURUNDA…
“Millet yoksullaşmış, yolsuzluk legal hale gelmiş, muhalif sesler yasaklarla susturulmuş, eften püften sebeplerle siyasetçi, gazeteci, akademisyen, öğrenci cezaevinde yatmışken araç-yolcu ve hasta geçiş garantili yandaş işletmeciler vatandaşların ödemek zorunda bıraktıkları paralar üzerinde yatmış, emekçi ve emekliler açlıkla mücadele ederken çalıştıkları ek işlerde hayatlarını kaybetmiş, enflasyon, faiz ve işsiz sayısının artışında dünya şampiyonu olmuş, ev ve araba sahibi olmak hayal olmuş, emekli ve emekçi artan kiralar karşısında çaresiz kalmış, emekli yılı dendi emekli vatandaşlar, aile yılı dendi aileler yok edilmiş, ülkemiz Avrupa’nın göçmen merkezi olmuş, Türkiye uyuşturucu ve kaçakçı baronların üssü haline getirilmiş, altın kaçakçısı vekiller görmezden gelinmiş, kamu kaynakları yağmalanmış, geleceğin enerji kaynakları yabancılara peşkeş çekilmiş, imar oyunlarıyla değerli arazilerin kamudan alınıp yandaş firmalara ulufe olarak dağıtılmış, eğitimde “Cenaze nasıl yıkanır” gibi saçmalıklar yapılmış, hülasa tıpkı asırlık zeytin ağaçları gibi her bir nesnenin güvencesi ortadan kaldırılmış”