DOLAR 38,3257 0.33%
EURO 43,8779 0.19%
ALTIN 4.074,560,31
BITCOIN 0%
Elazığ
19°

PARÇALI BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

S.Serra TAYLAN

S.Serra TAYLAN

27 Şubat 2025 Perşembe

”Elazığ’da çocuk mahkumlar konteynerde .Yeri ayrı dert, içerdeki çocuklar ayrı dert…

”Elazığ’da çocuk mahkumlar konteynerde .Yeri ayrı dert, içerdeki çocuklar ayrı dert…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

SERRA TAYLAN/ÖZEL HABER

Elazığ’da 1963 yılından bu yana çocuk mahkûmlara yönelik hizmet veren Çocuk Islah Evi’nin yıkılmasıyla birlikte, bölgede yeni bir çocuk cezaevi inşa edilmesine yönelik çalışmalar devam ediyor. Islahevinde kalan çocuklar geçici olarak konteynerlere taşındığını söyleyen Avukat Bülent Seçkin Düztaş, yeni ıslahevi binası tamamlanana kadar çocuk mahkûmların kurulan konteynerlerde kalmasının sağlıklı olmayacağını belirti. Mevcut alanın ıslahevi için kullanılmasının doğru olmadığını ifade eden Düztaş, konteynerlerde kalan çocukların bir takım olanaklardan da yoksun kaldığını ifade ederek: ’’ Islahevi olarak kullanılan binalar yıkılınca şu anda bir konteyner kent gibi bir şey kurulmuş çocuklar orada hala ikamet etmek durumundalar. Ama burada herhangi bir sosyal tesis, herhangi bir spor alanı, herhangi bir çalışma alanı yok. Sadece burada bir iki tane spor alanı olduğunu biz duyduk. Ama bunların artık ıslah ve özelliği de eğitime ve özelliği de kaybolmuş durumda.’’ Dedi.

‘’Çocuk Islahevinin arazisi ıslahevi statüsünden çıkartılarak devletin kullanabileceği başka bir alana çevrilebilir’’

Elazığ çözüm Kültür Derneği Başkanı Avukat Bülent Seçkin Düztaş kurulduğu yollarda şehir merkezinden uzakta olmasına rağmen zamanla şehirleşme ile birlikte artık şehir merkezinde kalan Elazığ çocuk ıslah Evi’nin bulunduğu araziyi bağışlayan aileden de izin alınarak başka alana taşınması gerektiğini söyledi. 1963 yılında kurulan Çocuk Islahevi’nin inşaat sektörünün gelişmesiyle birlikte şehir merkezinde kaldığını ifade eden Düztaş şunları söyledi:

‘’Elazığ’daki çocuk ıslah evin yeri 1963 yılında Saim Hazardağlı isimli bir iş adamı sadece ıslahevi olarak bağışladığı bir araziye kuruldu. 40 dönüm civarında çok geniş ve değerli bir arazi.Sadece ıslahevi olmak şartıyla bağışlanmıştı. O zaman oralar biz de internette belgesellerde veya büyüklerimizin anlattıklarından duyuyoruz, oralar bağ bahçe tarzında, şehrin dışında bir bölgeydi. O zaman için kendisinin bağış yapması çok güzel bir düşünce. Devletin de orada bu ıslah evini yapması çok iyi bir durumdu. Ancak aradan geçen yıllarda inşaat sektörünün gelişmesi şehirlerin dışarıya doğru genişlemesi ile burası maalesef şu anda şehrin göbeği denebilecek en işlek ticari alanların bulunduğu evlerin bulunduğu bir yer olarak kaldı. Şimdi burada hukuki bir sıkıntı var. Bağış yapılırken burası ıslahevi yapılacak diye belirtildiği için sadece cezaevi genel müdürlüğü Elazığlı hemşerimiz onun da anlatımları doğrultusunda buraları kaybetmek onlar için bir sıkıntı olacak. Ama burada şunu düşünmek lazım. Öncelikle insanların sağlığı, devlet kurumlarının doğru yürümesi açısından diyelim ki ıslahevi statüsünden özel bir kanunla çıkartılıp yine devletin kullanabileceği bir alan olarak yapılabilir. İmkânsız da bir şey yok. Ailenin bu burada rızası da alınabilir. Yani bu ıslah evinin orada olması genel anlamda bir sorun.’’

Mevcut alanın çevresinde binalar, AVM’ler, çocuk parkları gibi alanların bulunduğuna dikkat çeken Düztaş,

Sorun şu ki,  2012 yılında çocuk ıslahevi kapatılıyor. Ancak kapatıldıktan sonra binalar yıkılınca burada şu anda bir konteyner kent gibi bir şey kuruldu. Çocuklar orada hala ikamet etmek durumundalar. Temel itibariyle cezaevlerinin, tutukevlerinin, ıslah evlerinin amacı insanların, suç işlemiş kişilerin toplumda izole şartlar altında topluma kazandırılmasıdır. Ancak burada toplumda izole etme durumu artık ortadan kalkmış. Dediğimiz gibi yanında 26 -27 katlı gökdelenvari binalar var,AVM’ler var ,dershaneler, çocukların, gençlerin çok yoğun bir şekilde bulunduğu yerler var. Çocuk parkları var. Buradaki insanların, gençlerin, bu çocukları karşılıklı olarak tel örgüler arkasında görmeleri sorunlardan bir kısmı.’’

‘AVM’ye gelenlerin parka gelen bu insanların görmesi bu şekilde tel örgüler arkasında görmesi bir toplumsal sağlık sorunudur.’

Konteynerlerde kalan çocukların koşullarında da iyileştirilme yapılması gerektiğini ifade eden Düztaş, konteyner ortamında çocukların ıslah edilmesi ya da eğitilmesinin zor olduğunu söyledi. Düztaş sözlerine şöyle devam etti:

‘’ Diğer bir kısmı da bu çocukların ıslah edilmesi. Adı üstünde ıslah kurumu. Islah edilmesi için burada bulunması lazım. Islah evleri de sonradan isim değiştirdi. Artık ıslah evi değil de sanki eğitim evi isimlendirilmiş.. Bizim cezaevleri genel müdürümüz ‘eğitim evi’ diyor. Eğitim evi ama burada herhangi bir sosyal tesis, herhangi bir spor alanı, herhangi bir çalışma alanı yok. Sadece burada bir iki tane spor alanı olduğunu biz duyduk. Tabii bunların araştırılması lazım. Ama bunların artık ıslahevi özelliği de, eğitime evi özelliği de kaybolmuş durumda.
Bir kere çocukların ıslah olabilmesi için barınma alanlarının sıcak temiz hijyenik topluma kazandırmaya uygun olması lazım. Ama bu alanlar zaten çevreden görüldüğü kadarıyla çok problemli. Çocukların yatma alanları bile yetersiz. Çok geniş bir alan ama kamu alanları yetersiz. Oranın ısınma, barınma alanları problemli. Dediğimiz gibi bu çocukların burada ıslah olması mümkün olmadığı, gibi çevredeki insanların mahalleri sakinlerinin bu AVM’ye gelenlerin parka gelen bu insanların görmesi bu şekilde tel örgüler arkasında görmesi bir toplumsal sağlık sorunudur. Aynı zamanda bu açıdan bu sorun belki iyi niyetle çözülmeye çalışılıyor. Ama bir şekilde Saim Hazardağlı’nın çocuklarının onayı alınarak başka bir şekilde çözülmesi lazım. Bu bir takas şeklinde devlete bırakılabilir, bir kısım bir aileye iade edilebilir. Ama bir şekilde cezaevi, ıslah evinin şehir merkezinde olması günümüz şartlarında büyük bir problemdir. Bu ıslah evinin uzun yıllardır yaklaşık 60 yıldır Elazığ’da olduğu düşünülürse çevre illerden de geliyor çocuklar.’’

 

 

 

 

Devamını Oku

Ziraat Odası Başkanı Hacıoğulları: Çiftçide gübre alacak para yok…

Ziraat Odası Başkanı Hacıoğulları: Çiftçide gübre alacak para yok…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

SERRA TAYLAN

Elazığ Ziraat Odası Başkanı İbrahim Hacıoğulları çiftçilerin mazot gübre desteği ödemelerini alamadıkları için ürünlerine gübre veremeyecek duruna geldiklerini belirterek destek ödemelerinin bir an önce yapılmasını istediklerini söyledi. Çiftçilerin sigorta primlerini ödeyemeyecek hale geldiğini ifade eden Hacıoğulları:” Bir sigorta 10 bin 23 lira olmuş. Ben yarın gelip Ziraat Odası’na kaydımı yapıyorum. Aybaşına 10 bin 23 lira çıkıyor. Peki biz bunu nasıl tutacağız? Bu adamları? Allah’tan korkulsun. Çiftinin kazancını ben size anlatayım. 11 ay çalışır, bir ay toplar. Satar, borcunu örter, çocuğuna verir ,kızın evlendirir ,bankaya borcu varsa onu öder. Çiftçinin durumu bu. Bu çiftçi müteahhit değil, çiftçi memur değil, çiftçinin hanımına  doğuma 7 ay kala y maaş bağlanmıyor ,doğduktan sonra da 7 ay bağlanmıyor. Hiç maaşı yok. Çiftçi bitmiş durumda.” dedi.

 Şubat’ın 15 ile sonu arasında gübrelemeyi bitirmemiz lazım.

Elazığ Ziraat Odası Başkanı İbrahim Hacıoğulları mazot ve gübre desteklerinin bir an önce yatırılması gerektiğini söyledi. Üreticilerin maliyetleri nedeniyle  tarlalarına gerekenden az gübre vermek zorunda kaldıklarını belirten Hacıoğulları şunları söyledi:

”Devlet kendini kandırıyor bizi de beraber kandırıyor. Bir sigorta 10 bin 23 lira olmuş. Ben yarın gelip Ziraat Odası’na kaydımı yapıyorum. Aybaşına 10 bin 23 lira çıkıyor. Peki biz bunu nasıl tutacağız? Bu adamları? Allah’tan korkulsun. Çiftinin kazancını ben size anlatayım. 11 ay çalışır, bir ay toplar. Satar, borcunu örter, çocuğuna verir ,kızın evlendirir ,bankaya borcu varsa onu öder. Çiftçinin durumu bu. Bu çiftçi müteahhit değil, çiftçi memur değil, çiftçinin hanımına  doğuma 7 ay kala maaş bağlanmıyor ,doğduktan sonra da 7 ay bağlanmıyor. Hiç maaşı yok. Çiftçi bitmiş durumda. Biz Şubat’ın 15’inde en son Şubat’ın 15 ile sonu arasında gübrelemeyi bitirmemiz lazım. Bahar gübresine şu anda gübre her gün 5-10 zam alıyor. Bizim de paramız yok. Paramız yok ki alalım. Mazot gübre desteğini bekliyoruz.  Mazot gübre desteği de maalesef Şubat’ın 15’inde başlasan Mart’ın 15’ini buluyor. Şubat geçtikten sonra da sene yağışlı ise  bir şey demiyorum ama boş. Çiftçi o parayı bekliyor ki o parayla gübre alacak. Sen %20 mi serpeceksin? Vallahi gübreleme her sene düşüyor. %7 %5’e kadar düşen var. Gübrede bu adam dönüme 20 kilo dökeceğine  8 kilo, 7 kilo ekiyor. Çiftçi de kendini kandırıyor. Çiftçi zaten 11 ay çalışıyor, bir ay topluyor. O da yetmiyor. Eskiden çiftçi düğününü güzün yapardı. Çocuğunu güzün evlendirirdi. Kendisine ev alırdı. Çocuklarına eşya alırdı, okula gönderirdi. Şimdi maalesef yok.  Mesela bu devlet bir şey verdiği zaman çiftçi o gün çoğalıyor. Bu bir gerçek. Ama gerçek bir çiftçi yok şu anda, yeterli değil. Mazot destekleri var. Ama o da olmasa biz gübre de atamayız.  %20’dn e %8’e %5’e düştüğü zaman devlet o desteği vermezse çiftçi onu da alamaz. Devlet bu sene bir şey yaptı. 2025 gelmeden mazot gübre desteğini açıkladı. ‘Dönüm başı 244 lira para vereceğim’ dedi. Tamam kabul bu çok güzel. Ama arpanın da, buğdayın da, domatesin de, kirazın da, vişnenin de taban fiyatını açıklasın. Desin ki sen bu sene buğday yetiyorsun. Buğdayın ücreti bu, arpa ekiyorsun; arpanın ücreti bu. Kirazın bu, vişnenin bu desin. Bu politika nerede var? Türkiye’de yok. Çiftçi bu şekilde ekecek. Ve ondan sonra ben ekeyim,  önümü göreyim. Zarar mı ediyorum? Kar mı ediyorum?  O dakika belli olur.”

”Ben arpa, buğday ekmişim, onları görmüyorum inşallah mercimek bizi kurtaracak diyorum”

”Ben 2 bin  dönüm buğday ekmişim. 3 bin  dönüm de mercimek ekmişim. Ben hiç buğdayı, arpayı görmüyorum. İnşallah o mercimek bizi kurtaracak diyorum. Çünkü arpa, buğdayı katmıyorum. Çünkü biz 4 senedir 8 liradan veriyoruz. Buğday arpayı hiç görmüyorum. Biz  bu 8 lirayı geçemiyoruz 3 seneden beri. 6 lira, 7 lira, 8 lira şu anda. Her zaman da söylüyorum. Bir defa köyde oturan eğer inekse, eğer arpaysa, buğdaysa, ekiyorsa; eğer koyunla uğraşıyorsa, eğer bahçeyle uğraşıyorsa bu adamın genç çiftçi diyorlar ya;  o adamın karı kocanın sigortasının olması lazım. Sigortanın da devlet tarafından ödenmesi lazım. Şimdi bir sigorta 10 bin 23 lira olmuş. Ziraat odasına kaydını yaptığın zaman 10 bin 23 lira para ödeyeceksiniz. Var mı böyle bir şey? ”

”Devletin üreticinin önünü görmesi için politikası yok”

”Sen kar mı bekliyorsun? Ben arpa buğday ekiyorsam beni çağıracak. Ben genç çiftçiysem benim ve hanımımın sigortasını yatıracak. Arpa buğday fiyatını bir seneden önce kilo fiyatını bildirecek. Eğer hayvancılık yapıyorsam yine adamın ve eşinin sigortasını yapacak. Koyun fiyatını da o zaman koyacak.Gelecek yıl koyun fiyatı budur diyecek.ki ben o fiyattan aşağı ya da yukarı satamayayım. ama böyle yapmıyorlar. O politika yok Türkiye’de. Üreticinin önünü görmesi için politika yok. Ne var. Bu sene iyi bir iş yaptılar. Mazot gübre desteğini dönüm başı 244 lira yapacağız dediler. o da 2025 yılı için.2024 değil. Ama maalesef  bu güzel ama diğer politika yok. Tarım bakanını. Zaten biz çiftçiler 11 ay çalışıp bir ay borcumuzu ödüyoruz. Eskiden derlerdi 11 ay kış, bir ay oruç. Şimdi çiftçiler o hesaba döndü. Çiftçiler 11 ay çalışıyor o bir ayda da kazanamıyor. Eskiden o bir ayda kazanıyorduk da. Şu anda mazot 50 liraya geldi. Buğday hala  8 lira. Nasıl olacak?.Gübre de öyle. Gübre şimdi verilmeli.Nasıl Şubat ayı geldi ,biz gübre vereceğiz ya. Hergün zam geliyor 5 lira, 10 lira. Devlet de desteği vermiyor.Mazoıt gübre desteğini verse gübremizi alırdık.Onu da vermiyor. İki ay, üç ay sonra bana gübre verse nolur, vermesae nolur.? ”

 

 

Devamını Oku

Emeklileri imha edip kurtulun!!

Emeklileri imha edip kurtulun!!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

SERRA TAYLAN

Tüm Emekliler Derneği Elazığ Şube Başkanı Mehmet Kayabaş ev alamayan,kirasını ödeyemeyen emeklinin huzurevlerinde bile yaşayacak durumda olmadığını söyledi. Huzu8revlerinin ücrete tabi olmasını eleştiren Kayabaş:” huzurevlerine giden emeklerimizin maaşı yoksa, geliri yoksa huzurevlerine de alınmıyor. Orada da belli bir ücret veriliyor. Hani sen devlettin? Beni sarmalayıp, koruyacaktın? Korumuyorsun, parayla alıyorsun.  O zaman huzurevi niye var? Huzurevinde huzur da bırakmıyorsun. Emekli  ücret veriyor. Emekli nereye gidecek? Gerçekten bir an önce mezarlığa gitmeyi düşünüyoruz. Huzurevinde de huzur kalmıyor. ” dedi.

Ya emeklileri güzel geçinebilecekleri bir maaş ortamına çıkarsınlar, veyahut da toplu olarak imha edip kurtulsunlar.

Emeklilerin hükümetin bir an önce geçinebilecekleri bir maaş düzeyine çıkartılmasını isteyen Kayabaş özellikle son dört yılda emeklilerin çok mağdur olduğunu söyledi. Emekli olduğunda çalışırken aldığı maaşın % 70’i oranında emekli maaşı aldığını ifade eden Kayabaş şu anda emekliye çalışırken aldıkları maaşın % 282i oranında aylık verildiğini belirtti. Kayabaş şunları söyledi:

Emekliler için huzurevi de hayal.. Emekliler dar gelirli kişilerdir. Şu anda emeklilerimiz için ben hükümetimizden şunu özellikle istiyorum;  Ya emeklileri güzel geçinebilecekleri bir maaş ortamına çıkarsınlar, veyahut da toplu olarak imha edip kurtulsunlar. Özellikle huzurevlerine giden emeklerimizin maaşı yoksa, geliri yoksa huzurevlerine de alınmıyor. Orada da belli bir ücret veriliyor. Hani sen devlettin? Beni sarmalayıp, koruyacaktın? Korumuyorsun, parayla alıyorsun.  O zaman huzurevi niye var? Huzurevinde huzur da bırakmıyorsun. Emekli  ücret veriyor. Peki emekli o zaman kiraya gittiği zaman kiracı sözleşme yapmıyor. Evin fiyatını normal şartlardaki kirayı kat kat fazlasına veriyor devlete de gol atıyor, sözleşme yapmadığı zaman vergi ödemiyor. Emekli nereye gidecek? Gerçekten bir an önce mezarlığa gitmeyi düşünüyoruz. Huzurevinde de huzur kalmıyor. Çünkü para ödüyorsun veya bir torunun bir yeğeninin bir çocuğun yanına geldiği zaman torunu harçlık veremiyorsun ya. Bir şeker alamıyorsun.  Son 4 yıldır emekliler çok mağdur durumda. Kişi emekli olduğu zaman çalışırken aldığı maaşın eskiden %70’i ödeniyordu. Şimdi %28’lere düşürdüler. Ben 2000’de emekli oldum, asgari ücretin 1,5 kat üstüne alıyordum . 2000 yılında müracaatımı yaptım emekliye ayrıldım. Asgari ücretin de gerçekten bir buçuk kat fazlasını alıyordum. Ama şimdi ama bir buçuk katı fazlasını alırken, bugün asgari ücretin %50 altına geriledik. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. O zaman ben devlete askerliğimi yaptım, vergimi verdim, devletime çalıştım, insan yetiştirdik, çocuk yetiştirdik aileye yetiştirdik bağ bahçe yetiştirdik. Ne oldu kendileri saltanat sürüyorlar biz cezasını çekiyoruz” dedi.

”2020’de bir emekli kirada oturuyorsa maaşının dörtte biri kiraya gidiyordu. Ama bugün maaşının tamamı kiraya gidiyor.”

Tüm emek der Elazığ Şube başkanı Mehmet Kayabaş emeklilerin büyük bir kısmının barınma sıkıntısı yaşadıklarını söyledi. Emeklilerin devlet tarafından dar gelirlilere verilen sosyal konutlardan faydalanması gerektiğini ifade eden Kayabaş, mevcut haksahipleri arasında haksız kazanç sağlayarak ev alanlar olduğunu söyledi. Devletin bunları denetlemesini istediklerini belirten Kayabaş şunları söyledi:

”Emeklerin talepleri sosyal konutların özellikle ödenebilecek şekilde olması lazım. 2020’de bir emekli kirada oturuyorsa maaşının dörtte biri kiraya gidiyordu. Ama bugün maaşının tamamı kiraya gidiyor. Ve emekli çöplükten ekmek toplamaya başladı. Gerçekten bunu yapıyor. Çocuğundan, torunundan imtina ediyor, uzak duruyor. Biz şu anda TOKİ’nin  sosyal konutlarının açık artırmayla satılmasını talep etmiyoruz. Açık artırmayla yapıldığı zaman kişinin mal varlığı araştırılmıyor, sorulmuyor. Adam kendi üstündeki evini oğlunun kızının üstüne yapıyor. Maddi durumu yerinde olan gidip alıyor bu sefer emekli ve dar gelirli konutları alamıyor. Kura yöntemiyle adil dağıtım istiyoruz. TOKİ’nin sunduğu komutların açık artırma yerine kura yöntemi ile satışa sunulmasını adaletli ve şeffaflığının sağlanması açısından hayatı önem taşıdığını düşünüyoruz. Açık artırma yöntemi daha yüksek gelir gruplarına rekabet üstünlüğü sağlamaktadır. Gerçek ihtiyaç sahiplerinin bu fırsatlardan mahrum kalmasına yol açmaktadır. Maddi durumu iyi olan açık artırmaya girebiliyor. Kura yöntemi ise şans esasında dayanarak herkesin eşit şartlarda başvuruda bulunmasını sağlar. Bu yöntemi özellikle dar ve orta gelirli grupların konut sahibi olabilmesi için büyük bir fırsat olarak görüyoruz.Geçmiş son 3 yıl içerisinde konutları yakınlarına satanlara yeniden hak tanınmamalıdır. TOKİ projelerinde adaletin sağlanabilmesi için son üç yılda konut almış ve bu konutları satmış kişilere yeniden başvuru hakkı tanınmamalı. Bu gibi durumlarda konutların ticari bir kazanç aracı olarak kullanılmasına neden olabilir ve gerçek ihtiyaç sahiplerinin haklarını ihlal edebilirler. TOKİ’nin asıl amacı ev sahibi olma imkanı sınırlı olan vatandaşlarımızın yaşam standartlarını yükseltmek olduğunu bu hedefte desteklenecek şekilde düzenlemeler yapılması gerektiğini söylüyoruz.. Toplum olarak da dayanışma ve adalet ilkelerin doğrultusunda hareket etmemiz,  daha adil bir konut paylaşımı sistemine ulaşmamız için bir zorunluluktur. Bu bağlamda yetkililerin gerekli düzenlemeleri yapmasını bekliyoruz. ”

”Emekliler zaten aile. Emekliye ne verdi ki? Emekliye ekstra bir şey verildiyse zaten aileye verilmiş olacaktır”

Sosyal konutları alan bazı vatandaşların gerçekten ihtiyaç sahibi olup olmadıklarının kontrol edilmesi gerektiğini ifade eden Mehmet Kayabaş, 2025 yılının aile yılı olarak açıklanması konusunda ise şunları söyledi:

”Elazığ’da sosyal konutları çıkmış ve kiraya verenlerin tespit edilmesini özellikle sosyal konutlar yasal olarak kiraya verilemez. Kiraya verenleri bizzat cumhurbaşkanlığı makamına da götürüp dosyayı verdim. Özellikle bunların takip edilmesini istiyoruz. O vatandaş kiraya vermişse devlete ihanet etmiştir. Sözleşme de yapmıyor. Sözleşme yapsa devlete vergi verecek. Vergi vermemek için sözleşme yapmıyor. Gayri ihtiyarı 2 bin  lira taksit öderken, 10 bin lira 15 bin  lira kiraya veriyor. Bunu yetkililerden rica ediyoruz. Cumhurbaşkanımız 2024 yılını emekliler yılı ilan etti. Ama maalesef emeklilere bir şeker dahi verilmedi. 2025 yılını da aile yılı yaptı. Emekliler zaten aile. Biz temelden gelen kişileriz. Biz mağduruz, mağdur olduğumuz için ailenin hiçbir özelliği kalmadı ki. Aileye ne verdi ? Emekliye ne verdi ki? Emekliye ekstra bir şey verildiyse zaten aileye verilmiş olacaktır. Emekli aileye bırakıyor. Bugün benim üzerimde neyim varsa yarın çocuğuma, torunuma, aileme bırakıyorum. Maalesef bence hoş bir şey değil. Emeklilerle ve aileyle oyun oynanıyor. Siyaset oyunu oynanıyor görüşündeyim.”

 

 

Devamını Oku

Emekliler hükümetle zam pazarlığında sendikal düzeyde temsiliyet istiyorlar

Emekliler hükümetle zam pazarlığında sendikal düzeyde temsiliyet istiyorlar
0

BEĞENDİM

ABONE OL

SERRA TAYLAN

Ekonomik krizin etkisi ile  alım gücü düşen emekliler enflasyonist ortamdan en fazla etkilenen kesimler arasında yer alıyor. 2024 Temmuz ayında yapılan %24,73 oranındaki zam ile en düşük emekli maaşı 12 bin 500 lira seviyelerine çıktı. Yapılan zamların kök maaşa yansıtılması ise emeklileri büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Hükümetten  maaş zamları konusunda temsiliyet hakkı isteyen emekliler yapılan zamların adil olmadığı görüşündeler. Maaş zamlarında hükümetle masaya oturacak yetkili bir sendikal yapılanma talebinde bulunan emekliler hak arayışlarının sadece basın veya dernekler yoluyla duyurulmasını istemiyorlar. Ancak emekli sendikasının kurulmasına dair bir yasal düzenleme de mevcut değil. Buna rağmen halihazırda Türkiye’de bulunan Emekli Sendikaları ise hükümetle maaş zamlarının belirlenmesi konusunda pazarlık masasında yer alamıyorlar. Ülkedeki 16 milyon 154 bin emekliyi yakından ilgilendiren maaş zamlarının belirlenmesi konusunda masada emeklileri temsil edecek bir kurum ya da sendikanın olması emeklilerin talepleri arasında yer alıyor.

”Emekliler de tıpkı memur ve işçiler gibi hükümetle zam pazarlığı masasında temsil edilmeli”

Elazığ’da aldıkları 12 bin 500 lira maaşla geçinmekte zorluk yaşayan emekliler yeterince temsil edilemediklerini düşünüyorlar. Emeklilerin de tıpkı işçi ve memurlar gibi sendikal bir temsiliyet hakkının olması gerektiğini ifade eden emekli vatandaş Sıtkı Sevim hükümetin bu konuda bir adım atması gerektiğini söyledi. Emeklilerin sürekli ‘ötekileştirilmiş’ bir kesim haline getirildiğini ifade eden Sıtkı Sevim hükümetin ya da ülkeyi yönetmeye aday partilerin programlarında emekliler için hak ettikleri maaş iyileştirmelerini içeren düzenlemelere yer vermeleri gerektiğini söyledi. Sevim emekli olarak hak ettikleri yaşam standartlarından çok uzakta olduklarını belirterek şunları söyledi:

”Biz emekliler belki de şu anda toplumun en alt katmanlarında bir gelir düzeyi ile yaşamaya çalışıyoruz. Oysa biz hükümetin bize yaptığı zamları bir lütuf ya da bağış gibi gören anlayışta olmamasını istiyoruz.  Ocak ve Temmuz aylarında maaşlarımıza zamlar yapılıyor. Ancak toplumun büyük kısmı tarafından inandırıcı bulunmayan TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına göre bile çok düşük oranlarda veriliyor bu zamlar. Bizlere ülkede yaşanan fiyat artışları göz önünde bulundurularak zam yapılmasını istiyoruz. . Emekliyi yok sayan hiç bir anlayış yönetimde başarılı olamaz. Emekliler maaşlarını belirlenirken bile temsil edilmiyor bir komisyon olmasını istiyoruz. İşçilerin var. işçilerle birlikte pazarlığa oturuyorlar.Memurlar da toplu sözleşme haklarını savunan sendikalara sahip.  Ama emeklilerin böyle bir temsiliyet durumları yok. Bizler hükümetin  emeklilerle birlikte pazarlığa oturmalarını istiyoruz. Öyle bir sosyal hakkın olmasını istiyoruz bu oldukça mantıklı bir şey.”

 

İşçilerin, memurların  sendikaları nasıl varsa emeklilerin de yetkili bir sendikası olsun.”

SSK emeklisi olan Çetin Şahin ise çalışırken kendi hakları için masaya oturan bir  sendika olmasına rağmen, emekli olduktan sonra sosyal haklarını savunacak bir kuruluşun olmadığını söylüyor. Emeklilerin hükümetle diyaloglarda resmi olarak temsil edilmesi gerektiğini ifade eden  Çetin Şahin şunları söyledi: ” SSK emeklisiyim…Emeklilerin temsil hakkının olmasını istiyorum. İşçi sendikası nasıl varsa, memur sendikaları nasıl varsa emeklilerin de yetkili bir sendikası olsun. Bizleri savunabilsinler.  Şu anda emekliyi savunabilen kimse yok. Bugün pazarlık masasına oturacak kimse yok. Ne söylerlerse o. Bizler sesimizi   sadece medyayla duyuruyor, sosyal medya üzerinde hakkını arayabiliyoruz. Oysa sesimizi hükümete duyuracak, gerektiğinde masaya oturup hakkımızı sonuna kadar savunacak bir sendikamızın olması bizler için çok gerekli.” dedi.

”Var olan sendikaların bizleri temsil edecek yetkileri yok”

Ahmet Kara da emeklilerin yeterince temsil edilmediğini düşünen emeklilerden biri.12 bin 500 lira maaş alan SSK emeklisi Kara, hükümetin emeklinin refahını arttıracak düzenlemeler yapmasını istiyor. Emeklilerin sendikası olmasını istediklerini ifade eden Kara :”Açlık sınırının asgari ücretin de üzerinde olduğu ülkemizde emekliler hiç değilse asgari ücret düzeyinde maaş alabilseler zar zor da olsa belki geçinebilirler. Ancak bu taleplerimiz için masaya oturacak, bizlerin hakkını savunacak bir sendikamız yok. Varsa da bizleri temsil edebilme yetkileri yok. Emekli derneklerimiz var. Sesimizi duyurmaya çalışıyorlar. Belki bizler için hükümetten veya ilgili bakanlıklardan sözler de alıyorlar. Ancak bir dernek yapılanması ile sendika yapılanması aynı değil. O nedenle resmi  bir sendikamızın olmasını istiyoruz.” dedi.

Devamını Oku

Elazığ Kadın Platformu: ‘’Cezasızlık politikası yüzünden öldürülüyoruz’’

Elazığ Kadın Platformu: ‘’Cezasızlık politikası yüzünden öldürülüyoruz’’
0

BEĞENDİM

ABONE OL

SERRA TAYLAN

Elazığ’da 1 aylık eşi tarafından çalıştığı hastanenin bahçesinde katledilen Burcu Demir için katledilişinin birinci yıldönümü dolayısı ile bir anma programı gerçekleştirildi. Kadın platformu üyeleri adına konuşan Gözde Önal katledilen Burcu Demir’in katili, eşi Murat Coşansel’e verilen cezaların içlerindeki ateşe su serptiğini belirtti. Önal kadın katliamlarının durdurulmasını isteyerek cezasızlık politikası yüzünden öldürülüyoruz, bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz kalmadı’’ dedi.

 

’Cezasızlık politikası yüzünden öldürülüyoruz. Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz kalmadı.’’

8 şubat 2024 tarihinde uzman çavuş Murat Coşansel eşi Burcu Demir’i çalıştığı hastanede yaşadıkları bir tartışma sonucu silahla vurarak öldürmüştü. Olay sonrası yakalanan zanlı görülen davaların neticesinde indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almıştı. Katledilen Burcu Demir’in vefatının birinci yıl dönümünde katledildiği hastane bahçesinde bir araya gelen Elazığ kadın Platformu üyeleri Burcu Demir’i andı. Kadın cinayetlerine son verilmesi istenen buluşmada konuşan Gözde Önal.’’ Bu urcu rahat uyusun diye, katilin en fazla cezayı alması için mücadele ettik. İndirimsiz ağırlaştırılmış müebbet aldı. Evet belki Burcu gelmeyecek bir daha. Ama içimizdeki ateşe bir nebze su serpti. Cezasızlık politikası yüzünden öldürülüyoruz. Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz kalmadı.’’

 

‘’Onların katledilmesine çanak tutan bu eril düzenin de her zaman karşısında olacağız.’’

Programda konuşan Kadın Platformu üyesi Filiz Fulya Yeğin dekadın cinayetlerine karşı mücadelelerinin devam edeceğini belirtti. Yeğin: ‘’ Bu gün Elazığ Kadın Platformu olarak Burcu için buradayız. Burcu bir yıl önce bir erkek tarafından katledildi. Elazığ Kadın Platformu olarak Burcu ve Burcu gibi erkekler tarafından katledilen tüm kadınların mücadelesinin yanındayız. Sonuna kadar yanlarında olmaya devam edeceğiz. Onların katledilmesine çanak tutan bu eril düzenin de her zaman karşısında olacağız. Bu bilinsin istiyoruz. Burcu2yu asla unutmayacağız. Bu mücadele sonuna kadar devam edecek kadın cinayetleri için’’ dedi.

Programın devamında Burcu Demir’in kuzeninin Burcu için yazdığı şiir okundu. Anma için bir araya gelen vatandaşlar Demir’in katledildiği yere karanfiller bıraktılar.

Devamını Oku