Uncategorized

KARACA: MAZOTTAN ALINAN ÖTV VE KDV ÇİFTÇİLER İÇİN SIFIRA YAKIN POZİSYONA GETİRİLMELİDİR

Cumhurbaşkanı Erdoğan 2022 yılı arpa ve buğday taban fiyatlarını açıkladı. Açıklamaya göre bu yıl buğday için ton başına 6 bin 50 lira ve TMO’ya satılması halinde bin lira prim desteği verileceği, arpa için ise ton başına 5 bin 500 lira ve yine TMO’ya satılması halinde 500 liralık prim desteği verileceği öğrenildi.

Elazığ Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Karaca açıklanan taban fiyatlarını değerlendirdi. Karaca, üretim maliyetleri göz önünde tutulduğunda bu taban fiyatlarının çiftçiyi sadece başa baş kurtardığını kar yapamayacağını dile getirerek, sadece verilen primin çiftçiye kar kaldığını söyledi.

Taban fiyatlarında bir diğer çarpıcı noktanın da çiftçinin ürünü sadece TMO’ya satması halinde pirim alacak olması olduğunu da belirten Karaca, TMO’ya ürün teslim etmek isteyen çiftçilerin nakliye giderlerinin de ek bir külfet olacağını belirtti. Karaca:

BUĞDAYIN ÜRETİM MALİYETİ  6 LİRA 14 KURUŞ, TABAN FİYATI 6 LİRA 05 KURUŞ

‘’2022 yılı için Cumhurbaşkanımız tarafından Arpa ve buğdayın taban fiyatları açıklandı. Buğday için ton başına 6 bin 50 TL, arpa için ise ürün teslim edip satılması dışında 1000 lira da prim desteği açıklandı. Yine arpa için 5 bin 500 TL ofise satmak koşuluyla 500 TL prim desteği açıklandı. Geçtiğimiz günlerde 2021 yılının sonbaharında ekim sezonunda gelen fiyat dalgalanmaları, dövize gelen artış, gübrenin çok yüksek fiyatlara çıkmasıyla birlikte çok büyük bir tehlikeyi görüyorduk. Kamuoyu ve çiftçilerini bu konuda uyarmaya çalışıyorduk. Kendi yaptığımız hesaplamalara göre Elazığ koşullarında buğdayın üretim maliyeti 6 lira 14 kuruş gibi bir değer. Bugün açıklanan 6 lira 05 kuruş. Yani hemen hemen başa baş bir fiyat. Maalesef bu şartlarda üreticimiz her ne kadar olumlu gibi görünse de bu taban fiyatla ürettiğini bir sonraki yıla götüremeyecek bir duruma geldi. Yani karlılık oranı sıfıra düştü Bu nedenle de başa baş bir üretim modeli oldu.  Kaldı ki pandemi ile beraber dünyada açığa çıkan gıda problemleri özellikle hububatta yaşanan ihracatçı ülkelerin ihraç politikaları nedeniyle dünyada bir daralma var. Bunun üzerine Türkiye’de ekstra olarak da bizim yaşadığımız 2021 yılının ekim sezonunda gübrede meydana gelen aşırı fiyat artışı -ki taban gübresi 800 liralara çıktı- üreticinin toprağa gübre atmamasına sebep oldu. Bunun sonucunda da rekoltemiz önceki yıllara göre ciddi bir şekilde azalma gösterdi.

Buğday rekoltesinin Tarım Bakanlığının açıkladığı rakamların altında olduğunu ifade eden Mehmet Karaca, vatandaş ve çiftçinin fiyat artışlarından etkilenmemesi için tedbirler alınması gerektiğini vurguladı. Karaca:

‘’Sayın bakanın 19,5 milyon ton 20 milyon ton gibi bir rekolte açıklamasına rağmen Benim beklentim Bu yıl bunun 16 milyon 15,5-16 milyon ton civarında kalacağı yönünde. Böyle olunca da üreticimizin kar etme durumunun ölümünü açacak bir takım tedbirler almamız gerekiyor.  Bu kadar kilit noktada olan hububatın çiftçi ile beraber vatandaşa yansımaların önüne geçmek gerekiyor.  Bunun için bu taban fiyatı açıklandı. Ne yapılabilir? Prim desteği arttırılabilir. Ofis dışında müstezat makbuzuyla satışlarla ilgili bir destek oluşturulabilir. Çiftçimizi koruyucu tedbir böyle olur. Üreticinin de  daha ucuz,  özellikle unlu mamullerde ekmek tüketimine sebep olmak için üretim maliyetlerini düşürücü tedbirler almak lazım. Yani 2023 yılı hasat döneminde daha güçlü girebilmek için çok gecikmeden Eylül ayı itibariyle 2023’ün taban fiyatını bakanlığın açıklaması gerekiyor.

 

MAZOTTAN ALINAN ÖTV VE KDV ÇİFTÇİLER İÇİN SIFIRA YAKIN POZİSYONA GETİRİLMELİDİR

Çiftçinin açıklanan taban fiyatlarıyla ancak başa baş bir rakama ulaşabileceğini söyleyen Mehmet Karaca, alınacak primin çiftçinin karı olduğunu ancak bunda ofise satış şartının çiftçiyi yine zorlayacağını söyledi. Karaca  çiftçilerin koşullarında iyileştirme için özellikle mazot fiyatlarında iyileştirilme yapılması gereğini dile getirerek şunları söyledi:

‘’ Yine üreticinin kullandığı gübre,  akaryakıt gibi doğrudan vergiye tabi ürünlerden direkt alınan vergilerin düşürülerek,  çiftçinin desteklenmesi gerekiyor.  Çiftçiye ödenen mazot, gübre desteğinin arttırılması, özellikle mazottan alınan ÖTV ve KDV’nin çiftçiler için sıfıra yakın bir pozisyona getirilmesi acil zorunluluktur.  Şayet bunları başarabilirsek 2023 yılı için elimizde büyük bir koz oluşabilir. Dünyada meydana gelen daralmada biz Türk çiftçisi olarak da daha güçlü bir pozisyona gelebiliriz.  Bu konuda bakanlığın 2023’ü bugünden planlaması gerekiyor. 2022 taban fiyatlarına dönersek, başa baş bir rakamdayız. Üretici prim desteğini alınca kâra geçebiliyor bu koşullarda. Ancak prim desteği de ofise bağlı olduğu için bunun kapsamını genişletmek gerekiyor. Üreticimiz zor bir sezon geçirdi.  Yeni sezona hazırlamak için ekstra desteklerle onları hayata tutturmamız gerekiyor.

HUBUBAT TESLİMİ NAKLİYE ÜCRETİ EKSTRA BİR YÜK GETİRECEKTİR

Vatandaşımız ürettiği hububatı teslim ederken de bir problem yaşayacak. Çünkü ürettiği yer ve ofis alım noktaları arasındaki mesafeler vatandaşa ekstra bir nakliye yükü getirecek. Bunun göz ardı edilmemesi gerekiyor.  Dekara Türkiye ortalaması 300 kilogram civarı bir hububat üretimimiz var yani 3 dönüm bir alanı alanında çiftçimizin elde edeceği zaten 1 tondur. Oradan alacağı 1000 liralık bir prim desteği için oluşacak nakliyeyi göz ardı etmemek gerekiyor . Bu nedenle mümkün olduğu kadar çiftçi lehine bir pozisyon almamız gerekiyor. Yani geçmişte olduğu gibi müstahsil makbuzlarıyla prim desteği vermemiz veya doğrudan üretim yapan çiftçimize bu destekleri artırarak vermemizin faydalı olduğunu düşünüyoruz.

ÜRETİCİYİ TOPRAKTAN KOPARMAMAMIZ GEREKİYOR

Ne olursa olsun üreticiyi topraktan koparmamamız gerekiyor. Topraktan kopan bir çiftçinin bir daha geri dönmesi söz konusu olmuyor. Bizler üretimden kaynaklı gücümüzü maalesef yavaş yavaş kaybediyoruz. Yıllık tarımsal ihracatımızla birlikte, makarna ve benzeri ürünü ihracatımızla birlikte, 23-24 milyon ton gibi bir ihtiyacımız var. Bunun 15-16 milyon tonunu üretiyorsak ciddi bir açığımız var. İthalata yönelmek zorunda kalacağız ki ülkeler ithalat yapıyor. O zaman yerli üreticiyi güçlendirip kendi üretimimizi artırarak bundan sonraki ihtiyaçlarımızın arttığını hiç üretiminden karşılamamız gerekiyor.