GÜR “HÜKÜMETLERİN VE YÖNETİCİLERİN ŞAHSİ POLİTİKALARI ASLA DEVLET POLİTİKALARININ ÖNÜNE GEÇEMEZ”
DEVA Partisi Elazığ İl Genel sekreteri Hamza GÜR, “Diplomatlar ve Mülteciler
Devletin varlığını ve birliğini ayakta tutan en temel öğeler liyakatle gelen hukuksal alandaki ilkeleri ve dış politikada uyguladığı stratejileridir.” ifadelerine yer verdi. Suriye ve Irak’ta başlatılan operasyonların siyasi iradenin iç politikada ki başarısızlıklarını kapatmak amacıyla gerçekleştirdiğini vurgulayan GÜR;
“Diplomatlar ve Mülteciler Devletin varlığını ve birliğini ayakta tutan en temel öğeler liyakatle gelen hukuksal alandaki ilkeleri ve dış politikada uyguladığı stratejileridir. Bugünlerde siyasi iradenin Irak ve Suriye operasyonlarını iç politikadaki başarısızlığını kapatmak amacıyla başlattığı dile getirilmektedir.
Şunu belirtmeliyim ki dış politikadaki uluslararası güvenliğiniz katiyen iç siyasetteki ekonomik ve hukuki manadaki başarısızlığın malzemesi yapılmamalıdır.
Hükümetlerin ve yöneticilerin şahsi politikaları asla devlet politikalarının önüne geçemez.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sığınmacı ve mültecilere olan bakış açısının değişmesinin temel nedeni, sınır güvenliğini sağlamaya çalışan siyasi yöneticilerin ulus devlet anlayışına ve ‘sınır namustur’ sözlerinin ehemmiyetini kavrayamadıklarındandır.
Bazı siyasi partilerin Türkiye’nin en önemli gündem maddesinin Suriyeli mülteci ve Afgan sığınmacılar olduğunu ve siyasi iktidara bu düşünceler ile haiz olmak istemelerini belirtmeleri başlı başına bir sorundur. Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli sorunu gücü elinde bulunduranların liyakatsizliği ve politikasızlığıdır. Yeni kurulmuş bir partinin yalnızca mülteciler üzerinden yapmış olduğu siyaset milletimizi ve devletimizi uçuruma sürükler.
Sığınmacı ve mültecilerle ilgili kamusal alanda karşılaşılan sorunların en temel müsebbibi programsızlıktır. 2016 yılında Fırat Kalkanı Harekatıyla başlayıp Bahar Kalkanı harekatıyla devam eden Suriye operasyonları sonucu Türkiye’de ikamet ve vatandaşlık fırsatı elde eden mültecilerin gelenek ve görenek anlamında islam kültürünün yanında Türk kültürüne göre eğitim verilmesi gerekirdi. Ayrı iki farklı kültür arasındaki çatışmaların önemsenmediği, sınır güvenliği tedbirlerinin kontrol altına alınmadığı bir ülkede huzur ve refahtan söz edilmesi mümkün değildir. Anladığım kadarıyla bu bakış açısında olmayan yöneticilerin, katılmış oldukları kamu kurumlarında oryantasyon eğitimine tabi tutulmadıkları da aşikardır.
Yöneticiler mültecilere, sığınmacılara ve en önemlisi de sınır güvenliğine olan bakış açısını acilen değiştirerek AB’den gelecek olan maddi kazançlar minvalinde ülkenin huzur ve güvenliğini riske atmamalıdırlar.
Hükümetler düşer, ideolojiler değişir hatta ekonomi bitebilir ama devletin varlığını ve birliğini ayakta tutan en temel öğeler liyakatle gelen hukuksal alandaki ilkeleri ve dış politikada uyguladığı stratejileridir.
Bir sonraki makalemde 2008’den beri Türkiye – İran sınırından temizlenmek istenen mayınları kaleme alacağım.” dedi.