Dil bir toplumun en önemli birleştirici değerlerinden biridir. Ortak kültür değerleri etrafında bir araya gelmiş insanlar aynı dili konuşarak anlaşır, aynı dili konuşarak kendilerini ifade ederler. Coğrafi etkilerin dışında toplumsal şekillenmenin de etkisi ile her milletin kendine ait bir dili vardır. Dünyada bu gün Dünya üzerinde konuşulan dil sayısı 7 bin civarındadır ancak bu dillerin çok büyük bir kısmı sadece bazı dar alanlarda ve sınırlı sayıda insan tarafından kullanılmaktadır, yok olmaması için de Birleşmiş Milletler tarafından korumaya alınmışlardır.
Türkçe dünya üzerinde konuşulan en yaygın ve köklü dillerden birisidir. Ancak değişen dünya düzeni ve onun getirdiği küreselleşme ile iletişim araçlarının insanlar üzerindeki etkileri, bütün dillerde olduğu gibi Türkçe ‘de de yabancı kelime kullanım oranında artışa neden oldu. Bu yabancı kelime, deyim ve dil kalıpları sadece konuşma dilimizde değil, yazı dilimizde de yer etmeye başladı. Peki bir milletin en önemli kültür hazinelerinden birisi olan dilde yabancılaşma konusu nereye gidiyor? Sokaklarda, tabelalarda gördüğümüz yabancı isimler, günlük hayatımızda kullanmaya başladığımız ve kanıksadığımız yabancı kelime ve terimler normal mi yoksa Türk Dili’ni büyük bir tehlike mi bekliyor? Konuyu Fırat Üniversitesi Akademisyenlerinden ve Uluslararası Türk Lehçe Araştırmaları Dergisi (TÜRKLAD) Editörü Prof. Dr.Ahmet Buran ile görüştük.
harputtimes.com’a açıklamalarda bulunan Buran, günümüz dünyasında hemen hemen bütün dillerde yabancı kelime kullanımının arttığını belirterek:” önemli olan yabancı sözlerin kullanımı ve yaygınlığının dildeki oranoıdır” dedi.
Türk Dili konusunda önemli akademik çalışmalara imza atan Prof. Buran, sıklıkla Türk Dilini bekleyen tehlikeyi gündeme getiriyor.İletişim araçlarının yaygınlaşması, ülkeler arası ticari ve kültürel ilişkilerin artmasının diller arasındaki etkileşimi de arttırdığına değindi. Buran,”Türkçe gibi evrensel bir dilin küresel olgulardan uzak kalması mümkün değildir. Türkçe Dünya dillerinden aldıklarından daha fazlasını dünya dillerine veren bir dildir aynı zamanda.Başka dillere verdiklerimizi göremediğimiz için daha çok aldıklarımıza bakarak değerlendirmeler yapmaktayız.” dedi.Buran açıklamasına şöyle devam etti:
Dünyadaki bütün dillerin, özellikle kültür ve medeniyet dili ise başka dillerden kelimeler aldığı bir gerçektir. Başka dillere ait, başka kökenlerden kelimeler bütün dillerde vardır. Ama bunun bir ölçüsünün olması lazım. Sınırsız şekilde yabancı kelime alan, özellikle de yabancı dil kurallarına açık olan diller, zamanla kendi özgün yapılarını, kendi özgün söz varlıklarını kaybederler. Giderek melezleşirler ve zamanla da yok olurlar.
Türkçe bir kültür ve medeniyet dilidir, edebiyat ve bilim dilidir. Böyle bir dilin içinde ‘hiç yabancı kelime olmasın’ demek doğru değildir. Ancak bunun bir ölçüsünün olması lazımdır. Yabancı kelimelerin hem sayısal olarak hem de kullanım sıklığıyla ilgili bir ölçüsünün olması gerekiyor. Yabancı kelimeler kullanım sıklığı bakımından günlük hayatın içerisinde çok fazlayer alıyorsa, bu, dil için sorundur. Sadece özel bilim alanlarında, terim niteliğinde kullanımlar olursa, onlar bilimsel bir araştırmada ya da Sanatsal bir faaliyetin içerisinde ise sadece oraya mahsus kullanılır ve yaygınlaşmaz. Kullanım sıklığı ve yaygınlığı artmış yabancı kelimeler bir dilin geleceği için varlığı için tehlikedir. Bu konuda bir ayrım yapmamız gerekir.
Yabancı kelimelerin kullanımı arttığı zaman ve bir de buna yabancı dilin kuralları eklendiği zaman bu dil için büyük bir tehlikedir.
DİLDEKİ BÜYÜK BİR TEHLİKE DE YABANCI KALIPLARIN TÜKÇE KELİMELERLE KULLANILMASIDIR
Günümüzde bunu çokça görüyoruz. Geçmişte biz Arapçanın çokça etkisinde kaldık. Osmanlıca diye adlandırdığımız dilde çok sayıda Arapça, Farsça kelime ve terkip, tamlama vardı. Oysa Türkçenin bir kuralı var; dilimizin tamlama düzenine aykırı Arapça sisteme göre isim ve sıfat tamlamaları kullanılmaya başlanmıştı. Bu durum Türkçe üzerinde bir çok olumsuz değişimlere yol açmıştı.Yeni Lisan Hareketi ile düzeltildi belli bir oranda. Daha sonra Türk Dil Kurumu’nun kurulması ile birlikte bu konu büyük oranda yoluna girdi. Ancak son zamanlarda yeniden bir aymazlık oluştu dil konusunda.Sadece yabancı kelimelerin dilimizde sıklıkla kullanılması değil, yabancı gramer kalıplarının Türkçe kelimelerle dilimize yerleşmesi gibi bir sorun ile de karşı karşıyayız yeniden.Söz gelimi eskiden İstanbul Borsası şeklinde söylenen ve bu haliyle sistemi bakımından Türkçeye uygun olan bu ad, şimdi Borsa İstanbul olarak dillendiriliyor.Ne yazık ki oldukça da kabul görmüş durumda. Yine Kanal İstanbul diyoruz. Oysa doğrusunun İstanbul Kanalı olması gerekiyor. Çünkü Kanal İstanbul, biçimindeki bir yapı, Türk dilinin tamlama sistemine aykırıdır. Bu tür yapılarda, kelimeler Türkçe olsa bile sistem Türkçe olmayınca, aslında yapılan şey, Türkçe kelimelerle İngilizce kurala göre bir yapı oluşturmaktır.Kelimeler Türkçe olsa da bu yapı Türkçe değildir. Bu ve benzeri yapılar aslında Türkçe için çok büyük bir tehlikedir.
ALFABEYE DİLİN YAPISINA AYKIRI SES VE İŞARETLER EKLEMEYE ÇALIŞMAK AYMAZLIKTIR
Dil ve alfabe konusunda da insanların yanlış bir tanımlama içerisine girdiğini vurgulayan Prof.Dr.Ahmet Buran, her dilin alfabesinin o dile özel olarak oluşturulduğunu belirterek yabancı dillerden alınan kelimelerdeki sesler için Türkçenin alfabesine işaret eklemek isteyenler oluyor. Bu tür önerilerin, bu mantıkla yapılan değerlendirmelerin yanlış olduğunu söyledi Buran:
Son zamanlarda alfabe ile ilgili bir tartışmada yürüyor. Dil ile alfabeyi birbirinden ayırmak gerekir. Dİl başka bir şey, alfabe başka bir şeydir. Dil alfabe değildir, alfabede dil değil değildir. Alfabe dilin seslerinin yazıdaki işaret karşılıklarıdır; dilin kendisi değildir. Ancak yazabilmek için bu alfabelere ihtiyaç duymaktayız. Her alfabe bir dil için yapılır. Mesela Türk alfabesi Türkçe için düzenlenmiş bir alfabedir. İngiliz alfabesi İngilizce için, Arap alfabesi Arapça için düzenlenmiş bir alfabedir. Dolayısıyla Türkçenin seslerine göre düzenlenen alfabemizi başka dillerden alıntılanan kelimelerdeki seslere göre işaret eklenemez. Bunun sonu yok. Çok farklı dillerden çok farklı sesler barındıran kelimeler alınmaktadır çünkü.
Arapçadan aldığımız bazı kelimeler var, bazı sesler o kelimelerde kullanılıyor. Mesela kullandığımız bazı Arapça kelimelerde ‘ayn’ sesi var. O zaman Türkçe alfabeye bir aynı işareti mi eklemeliyiz?Aynı şekilde İngilizcede de ‘W’ ve ‘Q’ sesleri var. Bu seslerin bizim alfabede karşılığı yok. Bunları da mı alfabeye ekleyelim? Dünya’da bu mantıkla kendi alfabesine işaret ekleyen, hatta işaret eklemeyi düşünen hiç kimse yoktur. Çünkü böyle bir şeyin ne akılla ne ilimle ne medeniyetle ne de kültürle izahı olur.
Türkçede onlarca dilden alınmış kelimeler var, o zaman aldığımız her kelimedeki farklı ses için alfabemize işaretler mi ekleyeceğiz? Dünyada böyle bir örnek yoktur. Geri kalmış ülkeler bile bunu düşünmez ama Türkiye’de insanlar böyle şeyler düşünüyor maalesef.
DİL BİR MİLLETİN VARLIĞINI SÜRDÜRMESİNDEKİ EN ÖNEMLİ UNSURDUR
Dilimize sahip çıkmanın önemine de değinen Buran, bu gün Dünya’da hangi ülkeye gidilirse gidilsin oralarda kendi dillerinin konuşulmasının beklendiğini, yanlış telaffuzu bile düzelterek iletişim kurmak istediklerini ifade ederek bunun o insanların dillerine verdikleri önemin göstergesi olduğunusöyledi. Buran:’’ Bugün bir ülkeye gittiğimizde onların dili ile yanlış konuşsak da konuşmadaki hataları düzeltmemiz istenir ya da düzeltmemize yardımcı olunur. Ancak bizim ülkemizde yarım yamalak Türkçe konuşmaya çalışan bir turiste, onun gibi yarım yamalak Türkçe konuşarak yardımcı olmaya çalışıyoruz. Yani Türkçesini düzeltmek yerine onun bozuk Türkçesini taklit ederek konuşuyoruz.
Dile sahip çıkmak bir gelişmişlik göstergesi, bir aydınlanma mantığıdır. Bunu milliyetçilikle, ırkçılıkla, Türkçülükle vs. bağdaştıramazsınız. Her bir milletin aydınları ideoloji ve siyasi görüşleri ne olursa olsun diline sahip çıkar.
TÜRK DİLİ TARİHİNİN EN GÜÇLÜ DÖNEMİNİ YAŞIYOR
Türk Dili açısından baktığımızda, aslında, Türk dili çok büyük bir tehlike altındadır diyemeyiz.Türk Dili tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor. Dünya’da 50’den fazla ülkede Türkçe Öğretim merkezleri var Türkoloji merkezleri var ve oralarda hep Türkçe öğretiliyor.Türkçe dünyada en çok öğrenilen dillerden biridir. Türkçe dünyada araştırılıyor yazılıyor tarihin hiçbir döneminde bu kadar yaygın kullanılmadı, öğretilmedi, yazılmadı.
DİLİMİZİ KİRLETMEYE KİMSENİN HAKKI YOKTUR
Ama dilimizi kirletmeye yozlaştırmaya kimsenin hakkı yok. Şu anda dilimiz büyük bir tehlike altında değil. Yabancı kelimeler, tabelalardaki durum ve alfabe ile ilgili bazı sorunlar, bugünden yarına Türkçeyi yok edebilecek sorunlar değildir. Ancak şunu belirtmeliyiz ki, alfabede yabancı kelimelerdeki sesler için işaret kullanmak, ilmen, alfabe tekniği bakımından gereksizdir. Dil ile ilgili az çok ilgisi olan herkes bunların gereksiz olduğunu bilir. Dolayısıyla gereksiz bir şey yapılıyor.
DÜNYADA BİRÇOK DİLİN YAZILI METNİ YOKKEN TÜRKÇENİN YAZILI METİNLERİ VARDI
Türk Dili tarih boyunca en zengin ve köklü dillerden biri olmuştur. Bu gün konuştuğumuz sorunların tarihi zemini var. Kaşgarlı Mahmut; Divanı Lügat-it Türk’ü yazarken Arapça ile Türkçe arasında farklı olan sesleri yazıya geçirirken karşılaştığı sorunları belirtiyor. Bu sorun o zamanlardan beri devam ediyor. Ama biz bugüne baktığımızda birebir karşı karşıya olduğumuz sorunları doğrudan görmemiz ve onlarla ilgili doğru duruşlar ortaya koymamız gerekiyor. Alfabemizi kültürümüzün etkiliyor bunu bir görmemiz lazım. Biz herhangi bir dile, dil öğrenmeye karşı değiliz. Yabancı dil öğrenelim ama yerinde konuşalım. Fransızca konuşacaksak Fransızca, İngilizce konuşacaksak İngilizce konuşalım ama Türkçeyi İngilizceleştirerek konuşmayalım, TürkçeyiArapçalaştırmayalım. Türkçeyi bozmayalım. Türkçeye bu dillerden gereksiz kelime ve kalıpları katıp dilimizi bozmayalım. Moda ve özenti kelimeleri gereksizdir. Bilgi alıntıları bir ihtiyacı karşıladığı için alınabilir. Türkçenin kendi kelimeleri ve terimleri var tarihi çok eski ve zengin bir dil. 7. yüzyılın sonunda bizim yazılı metinlerimiz varken İngilizcenin henüz yazılı metinleri yoktur.Bizim ilk yazılı metinlerimiz 7 yüzyılın sonudur. Bizim yazılı metinlerimiz varken İngilizlerin yoktu. Eski Yunan ve Latin dili hariç Avrupa’nın hiçbir dilinin yazılı metinleri yoktu. Bizim dilimiz bu dillerden daha eski bir yazı dili, kültür dili, edebiyat dilidir ve yetersiz değildir. Dilimizi tanımıyoruz
KUSUR DİLDE DEĞİL, İNSANLARIN KENDİSİNDEDİR
Kusur dilde değil kusur insanların kendisindedir. Onun için ister doğudan, ister batıdan, ister Arapça, ister İngilizce… Nereden gelirse gelsin, dışarıdan gelen bütün unsurlar eşittir. Aynı değerdedir bizim için. Bugün Almanya’da vatandaş olabilmek için ilk şart Almanca öğrenmektir ya da Almanca bilmektir. Almanca bilmiyorsanız sizi vatandaşlığa almaz. Oysa bizde vatandaş olmanın ön şartı ne? 250 bin lira.Bu çok ayıp bir şey, dünyada herhalde en kötü ülkeleri bile böyle bir şeyi yapmaz. Vatandaşlığını böyle parayla falan satmaz. Avrupa’ya gittiğinizde her ülke hemen sizi kendi diline yönlendirip kendi diliyle konuşmanızı isterler. Oysa biz Ülkemize gelen yabancılarla onların dili ile konuşmaya çalışıyoruz. Bu öteden beri gelen bir aşağılık duygusudur.Geri kalmış ülkelerin, insanların psikolojisi böyledir. Başkalarını daha üstün görür, onların dilini daha iyi bir dil olarak görür, onlarla konuşmaya çalışır. Dil öğrenmeye, bilmeye ve konuşmaya karşı değiliz. Ama kendi varlığımızı ve kimliğimizi, kendi değerimizi koruyarak İngilizce de konuşabilirsiniz, Rusça da konuşabilirsiniz. Ama kendi dilinizi konuşurken, kendi dilinize bu yabancı terim ve kalıpları ve kuralları dilinize yerleştirmeden konuşmanız gerekir. İngilizcenin bu kadar yaygınlığı Amerikan emperyalizmin dünyaya kabul ettirdiği bir durumdur. Evrensel dil ne demek? Bu gün Amerika güçlü devlet, İngilizce konuşuyor. Yarın Amerika yıkılsın İngilizcenin evrenselliği kalmaz. Bu göreceli bir şeydir. Dolayısıyla kendi dilimizin kültürümüzün önce farkında olacağız, onu koruyacağız. Onun dışında da istediğiniz kadar yabancı dil öğrenin ama konuşurken Türkçenin 4’te 3’ünü Arapça ile dörtte üçünü İngilizceleştirip dörtte biri ile Türkçe konuşmamalıyız.