Türkiye’de 1 Eylül itibarı ile yeni adli yılın açılışı gerçekleştirildi. Adli yıl açılışı dolayısı ile DEVA Partisi Elazığ İl Başkanı Av. Mehmet Kangal bir açıklama yaptı. Kendisi de bir hukukçu olan Kangal, ülkemizin demokrasi ve hukuk devleti bakımından çok ciddi bir gerileme ile karşı karşıya olduğunu ifade ederek yargı organlarının hukuka değil siyasete tabi olduğunu söyledi.
Yargının, iktidarın gözünde bir sopa olarak kullanıldığını da dile getiren Kangal; “Hukuk devleti yolunda adil bir yargı için en önemli değişikliğin ise iktidar değişikliği olacağını ve en önemli değişimin ülkeyi yöneten zihniyetin yani bahsettiğimiz gibi iktidarın topyekun değişiminden geçtiğini de biliyoruz.” dedi.
KANGAL: ÜLKEMİZ HUKUK ÜSTÜNLÜĞÜ ENDEKSİNDE 139 ÜLKE ARASINDA 117.SIRADA
Adli yıl açılışı ile Türkiye’deki yargı sistemine dair değerlendirmelerde bulunan Av. Mehmet Kangal, şunları söyledi:
”Yeni adli yıla girmiş bulunuyoruz. Gerçek Hukuk Devleti İdealimizde hiç vazgeçmesek de ülkemizde ki adalet sisteminin içinde bulunduğu hal ve koşullar ne yazık ki üzerinde düşünülmesi, tartışılması gereken ve bir o kadar da çözüm bulunması gereken konular. Şimdi ülkemiz demokrasi ve hukuk devleti bakımından çok ciddi bir gerileme ile karşı karşıya Türkiye 2021 yılı hukuk endeksinde hukukun üstünlüğü endeksinde 139 ülke arasında ne yazık ki 117. sıraya gerilemiş durumda. Yani örnek verecek olursak Sudan , Çin , Rusya gibi Belarus gibi insan haklarının rafa kaldırıldığı ülkelerden bile çok daha gerilerde. Ve yine çok daha acıdır ki temel insan hakları konusunda 133. sırada yani sondan 8. sıraya gerilemiş durumdayız. Bu göstergelerle paralel bir şekilde Türkiye’de yargıya güven y,ne %20’lere inmiş durumda.
YARGI ORGANLARI BAĞIMSIZLIK VE TARAFSIZLIK İLKELERİNİ RAFA KALDIRMIŞ
Yargı organları bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerini rafa kaldırmış durumda. Tek kişilik yürütme organı olarak Cumhurbaşkanlığı makamı yıllardır yüksek yargı organlarını dilediği gibi şekillendirmekte ve siyaseti hukuk düzeni içerisine rahatlıkla sokabilmekte. Siyasi sahipli yargılamalar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de gündemine girmiş bulunmakta. Öyle ki yargı organlarının hukuka değil siyasete tabi olmasının bir sonucu olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlal ettiğimiz gerekçesiyle tarihte ilk defa ülkemiz yaptırım ile karşı karşıya bulunmaktadır. Uluslararası bir mahkeme nezdinde bile Türkiye’de ki yargılamaların hukuka değil siyasete nazaran hükme bağlandığı açık şekilde ispatlanmıştır.
YARGI, İKTİDAR TARAFINDAN BİR SOPA OLARAK KULLANILMAKTADIR
İktidar muhalefete yönelik, muhaliflere yönelik operasyonel yetkilerini de savcılar ve sulh ceza hakimlikleri aracılığıyla ne yazık ki yürütmek de olduğunu görüyoruz. İktidarın hoşuna gitmemesi yönüyle kamuoyunun gündemine taşınan olaylarda hızla gözaltıların ve tutuklamaların, ivedilikle verildiğine de basından hepimiz şahit oluyoruz. İktidarın gözünde ne yazık ki yargı bir sopa olarak kullanılmakta ve tutuklamalar insanların tepesinde , yine bahsettiğimiz gibi sopa görünümü ile bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca istatistikler bunu haklı olarak ortaya koymaktadır. İfade özgürlüğünün haksız soruşturmalarla kısıtlandığı terör örgütü üyeliği gibi alelade bir suçmuş gibi bu suçların kapsamı genişletilerek herkesin bu suçların kapsamı genişletilerek herkesin bu sistem içine alınmış olduğunu görmekteyiz ve baskı ortamını iliklerimize kadar hissetmekteyiz. Toplumsal barışın korunmasından ekonomik ilerlemeye kadar çok sayıda etki alanı olan ve bu anlamda önemli bir rolü ve sorumluluğu bulanan yargı bağımsızlığına ilişkin meseleler dün olduğu gibi bugünde ve maalesef çok daha derin bir şekilde hepimizi kaygılandırmaktadır.
ADİL BİR YARGI İÇİN EN ÖNEMLİ ADIM İKTİDAR DEĞİŞİKLİĞİ OLACAKTIR
Yargı alanına ilişkin ülkemizde ki en önemli başlık yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanması ile hukukun üstünlüğünün tesis edilmesidir. Ülkelerin refahının kalıcı ve istikrarlı bir şekilde arttırılması ve artan refahında tüm toplumda adil bir şekilde paylaşılması ancak hukukun üstünlüğü prensibine dayanan hak ve özgürlükleri yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile güvence altına alan demokratik hukuk devletleri ile mümkündür. Yargının sorunları ne kadar kökleşmiş olursa olsun bunun kader olmadığının biz farkındayız. Bu çürümüş yapıyı değiştirmekte tabi ki de bizlerin elinde. Hukuk devleti yolunda adil bir yargı için en önemli değişikliğin ise iktidar değişikliği olacağını biliyoruz. Yine en önemli değişimin ülkeyi yöneten zihniyetin yani bahsettiğimiz gibi iktidarın topyekun değişiminden geçtiğini de biliyoruz.