Ekonomik kriz nedeni ile boşanmalarda büyük artış yaşanıyor…
SERRA TAYLAN
Ekonomik krizin 7’den 70’e herkesi derinden etkilediği şu günlerde aile içi şiddet olayları ve boşanmalarda da büyük bir artış başladı. Ekonomik sorunların temelini oluşturduğu aile içi, krizler ya şiddetle ya da boşanmalarla sonuçlanıyor. Konuyla ilgili olarak açıklamalarda bulunan Av. Bülent Seçkin Düztaş, toplumun yapı yaşı olan aile birliğinin ekonomik nedenlerle büyük bir darbe aldığına dikkat çekerek boşanma ve aile içi şiddet davalarında büyük bir artış olduğunu kaydetti.
Boşanma oranlarındaki artışa dikkat çeken Av. Bülent Seçkin Düztaş:
”Boşanmalarda müthiş derecede bir artış olduğu kesin. Ben 2000’li yılların başında Elazığ’da avukatlığa başladığımda boşanma davaları, almış olduğumuz davaların %10’u civarında idi. Ama şimdi baktığımızda yaklaşık %50’sine yakını aile hukukundan kaynaklı davalar. Bunların çoğu boşanmakla beraber, bunun yanında çocuk resimde yaşanan sorunlar, nafaka bunlar da bu işin devamındaki davalar. Bu işteki sıkıntının temel sebebinin ekonomik şartlar olduğu açıkça belli.”
”Ekonomik koşullar demografik yapıyı da etkiliyor”
Ekonomik krizin bazı bölgelerde demografik yapıyı değiştirdiğini de kaydeden Düztaş, insanların bakamayacakları kaygısı ile çocuk düşünemez hale geldiklerini söyledi. Düztaş aile içi yaşanan sorunlarda en büyük sebeplerden birinin de ekonomik sorunlar olduğunu belirterek:
”Toplum gelişirken, insanların kültür seviyesi artarken, eskisine göre kadınların hakları artarken ,boşanma davalarının artmasının başka bir açıklanacak sebebi yok, öyle görünüyor. Çünkü ekonomik kriz ister istemez, mesela bazı olaylar vardır ki toplumun demografik yapısını çok değiştirir. Örneğin depremlerden sonra deprem yerlerinde büyük bir nüfus artışı olduğu görülmüştür. Veya savaş bölgelerinde savaş sonrasında nüfusun çok arttığı tespit edilmiş. Bunun gibi ekonomik olarak insanların hayatı çok kötü duruma geldiği zaman tam ters etki yapar. Ekonomik olarak iki çocuğa bakacak olan birinin artık bir çocuğa bakabileceği veya evlilik birliğini sağlarken ekonomik krizden sonra evliliklerin kurulmasındaki zorluklar ortaya çıkacakken, devam eden evliliklerde artık ekstradan bir ev kurma düğün gibi masraflar olmamasına rağmen, ekonomik krizin bunlara da çok etkilediği görülüyor” diye konuştu.
”Boşanma davalarının temelinde ekonomik sıkıntı var.”
Eğitim, toplumsal bilinç düzeyinin artmasına rağmen ekonomik koşulların zorlamasıyla boşanmaların artışının ilişkili olduğunu söyledi. Düztaş:
”İnsanların bilinç düzeyi artmasına, kültür seviyesi artmasına rağmen, bu evliliklerin daha iyiye gitme yönünde bir durum yok. Bunu demografik olayı da var. Eskiden belki kadınlar haklarını çok fazla bilmiyorlardı, savunamıyorlardı, aile baskısı vardı. ‘Kocamdır; sever de, döver de’ mantığı vardı. Ama toplumun tamamını bu şekilde yorumlamak mümkün değil. Bu her dönem olur, ufak atışlara sebep olabilir bu tür davalar. Ama işin temelinde, tabii ki boşanma davalarının temelinde ekonomik sıkıntı var. Baskı yapıyor çünkü. İstatistikler incelendiğinde de veriler ekonomik krizin artışıyla beraber bu boşanmaların arttığı, ekonominin iyi olduğu dönemlerde boşanmaların azaldığı yönündedir. Nasıl uzun yıllarda toplumun yapısını, insanların yapısını değişecek bir durum varsa; ekonomide boşanma davalarına özellikle çok etkisi olduğu kanaatindeyiz.” dedi.
”İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmasıyla, kadınların belli hakları gasp edildi”
Aile birliğinin ve özellikle aile içi şiddet olaylarında kadının korunma altına alınması hususunda İstanbul Sözleşmesi’nin çok önemli olduğunu belirten Av. Bülent Seçkin Düztaş, sözleşmenin iptali ile kadınların belli haklarının gasp edildiğini vurgulayarak şunları söyledi:
İstanbul Sözleşmesi bizce çok önemli ve olması gereken bir sözleşmeydi. Kadınlar mesela, sadece İstanbul Sözleşmesi’nin kadın hakları ile ilgili olduğu düşünülmemeli. Birçok başka durumlar da içerisinde var. İstanbul sözleşmesi ile kadınlarının kendilerine özgüveni arttı aslında. Bunun kaldırılmasıyla sanki İstanbul sözleşmesi aileye müdahale ediyormuş gibi bir hava yaratıldı. Ama İstanbul Sözleşmelerinin kaldırılmasıyla tam tersi kadınların belli hakları gasp edilmiş oldu. Örneğin şimdi kadın mahkemelere başvurduğumuzda sadece bir başvurmamız evden uzaklaştırmak için yetiyor. Eskiden şöyle bir bakış açısı vardı; kadın karakola gittiği zaman ‘kocamdır, sever de döver de’, ‘ acaba yaptı mı ,acaba sen ne yaptın da bu başına geldi’ gibi bir bakış açısı vardı. Yani kadın aile mahkemesine de, karakola da başvuruda korkuyordu. Çünkü kendisinin sorgulanacağını düşünüyordu. Ancak İstanbul Sözleşmesinden sonra mahkemeler, özellikle size bir başvuru varsa, kurcalamadan öncelikle bir kadını güvene alın mantığında çalışıyordu. Kadın bize başvuruyor, diyor ki; evden uzaklaştırma almam lazım, şiddete uğruyorum. Hemen UYAP üzerinden başvurumuzu yaptığımızda, mahkeme daha kadını veya erkeği görmeden bu kararı veriyordu. Bazıları bunu kötüye yorumluyordu. Belki de bu olay gerçek değil, kadın iftira atıyordu. Evet böyle bir durum da olabilir. Ama öncelikle kadının güvenini güvenlik altına alınması, erkeklerden uzaklaşması, 10-15 gün uzaklaştırılması, bu dünyanın sonu değil ama orada yaşanacak gerçek bir şiddet olayı varsa, evden uzaklaştırmaya gerektirecek bir durum varsa, o anda o yapılmazsa bu kadın cinayetlerine sebep veriyor. Nitekim kadın cinayetleri uzaklaştırma kararı olmasaydı müthiş artış yönündeydi. Ve bu kısmen bu cinayetleri engelledi. İstatistiklerle de tespit edilmiş durumda. Bizce bir söz var:’ İstanbul sözleşmesi yaşatır ‘diye bir söz var. Bu kesinlikle doğru. Şu andaki kadınların birçok hakkı kazanması, İstanbul sözleşmesinin etkisiyledir.İstanbul sözleşmesi her ne kadar kaldırılmışsa da etkileri devam etmektedir. Hakimler üzerinde, karakollar üzerinde kadınları hala güvence altına alıcı niteliktedir. Ama tekrar getirilirse hakları daha da artacaktır.”
”Ekonomik kriz insanların psikolojisini bozdu.”
”Ekonomik krizin aile içi şiddet ve boşanmalarda daha fazla etkisi var. Çünkü yapılan araştırmalarda diyelim ki dışarıda fabrikada çalışan bir işçi, fabrikada patronundan müdüründen baskı görüyor. İş alanında bu baskıya uğrayan erkeğin maalesef enteresan bir şekilde bunun cevabını veremediği zaman, orada kendini baskı altında tuttuğu zaman, gelip şiddeti aileye yansıttığı tespit edilmiş. Ayrıca ister istemez bu insanların psikolojisi bozuluyor. Ekonomik olarak rahat olan birisi tabii ki bu sıkıntıları daha az yaşayacaktır. Yani bir aile düşünün, bu aile geçimini sağlıyor, yazın tatile gidiyor, çocuklarının ihtiyaçlarını sağlayabileceğini düşünürseniz, diğer kişilere göre avantajlı durumda. İster istemez bu aile içindeki şiddetin, boşanma olayları da, hatta toplumsal olarak bu kişinin topluma bakışı toplumla toplumla barışık olmasında etkileyecek bir durum. İşin temeli, yaşam felsefemizin temelinde iki şey çok önemli : biri eğitim, biri de ekonomik durumlar. Yani ekonomik krizin etkisinde olmayan bir insan ve eğitim şartları çok iyiyse ister istemez, istemese bile bir seviye atlıyor. Ve büyük bir ölçüde bu sorunları aşmış oluyor. Onun için ekonomik krizin hem boşanmalarda, hem de aile içi şiddette büyük bir etkisi olduğu apaçık ortadadır.”