DOLAR 37,9552 -0.07%
EURO 41,9362 0.73%
ALTIN 3.796,290,84
BITCOIN 31028614.88645%
Elazığ
11°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

Şenol Kaya

Şenol Kaya

21 Eylül 2023 Perşembe

ŞENOL KAYA’NIN KALEMİNDEN……!!! EĞİTİMCİ !!!

ŞENOL KAYA’NIN KALEMİNDEN……!!! EĞİTİMCİ !!!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

!!! EĞİTİMCİ !!!

Dünyadaki şaşırtıcı çeşitliğin içinden şahsına münhasır bir mucize olan, kendi biricikliğinin katı tutarlılığının içinde doğanın her aykırısı ve harika eseri gibi üzerinde düşünülmeye değer, sıkıcı olmaktan başka her şey olan eğitimci…

Var oluşa belli bir yüreklilikle, gönüllülükle risk alarak yaklaşan ve arzuların kalbin hoşnutluğu için seferber edildiği zamanlarda bile kaderi, başkaları ile birlikte kendini eğitmek gibi korkunç bir çaba ve görev sahibi olan eğitimci…

Sıradanlığın meşguliyetinden daha üstün olan her hangi bir eğitsel ilkenin kılavuzluğunu üstlenen, ‘’Ne kadar çok, o kadar iyi.’’ anlayışını pas geçerek kendi yaşamını sermaye edinerek genel yaşamın hiyerogliflerinin şifresini çözen eğitimci…

Yaşanmış acıların izleri kalmışsa ve yapılan eylemlerin hayatımızdan silinmesi mümkün olmuyorsa, o zaman bizden ve istemlerimizden geriye kalan her şeyin aynı izleri taşıması hiç de şaşırtıcı değildir söylemine kafa tutup yaşanmışlıkların bulanıklığını yaşanacaklardan ayrıştıran eğitimci…

Kendi içinde, içini özlemle ve melankoliyle dolduran, kendi yeteneklerinin olduğu kadar ahlaki istemenin de sınırını keşfetme eğiliminde olan, günahkarlık duygusunun içinden çıkıp kutsal olana ulaşmaya çalışan ve entelektüel varlık olan insanın içindeki dehayı açığa çıkarmayı amaçlayan eğitimci…

Yaşamın her evresinde her konuyla alakalı karar ve hüküm verebilme yetisine sahip olduğuna inanmadan önce kendi kutlu ülküsü için yaşayan insan olmayı gerekli gören, hayat denizinin fırtınalı kıyılarındaki fener ve barınak olan eğitimci…

Günü kurtarmak için bugün ile yarın arasına telaş ve kişiselliklerle ekilen tohumlara inat, insanlığın kendi varlığını kazanma süresince maziyle atiyi bağlayacak olan çınarları yetiştiren, göksel güçlerle destekli eğitimci…

Dürüstlüğe şart olan acıyı çekmeye istekli olan, bireysel iradesini bastırarak yaşamın gerçek manasına ulaşmayı hedefleyen, reddedilmesi mümkün olmayan mutlu bir yaşamı değil kendi başına doğru ve yalandan arınmış olan bir varoluşa ulaşmaya çalışan eğitimci…

‘’İyi ki varsınız, hep var olun kıymetli meslektaşlarım sevgi ve saygıyla.’’

 

Devamını Oku

TÜRKİYE’NİN DEPREMSELLİĞİ FIRAT ÜNİVERSİTESİ’NDE MASAYA YATIRILACAK

TÜRKİYE’NİN DEPREMSELLİĞİ FIRAT ÜNİVERSİTESİ’NDE MASAYA YATIRILACAK
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Fırat Üniversitesi tarafından 21-23 Eylül 2023 tarihleri arasında “2. Uluslararası Mühendislikte İlerlemeler ve Gelişmeler Konferansı ve Depreme Dirençli Kentler Çalıştayı” gerçekleştirilecek. Çalıştaya yurt içi ve yurt dışından çok sayıda bilim insanı katılacak.

24 Ocak 2020 Elazığ Depremi ve 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerin etkilediği Elazığ’da depremle ilgili oldukça önemli bir program gerçekleştirilecek.

Fırat Üniversitesi tarafından 21 ve 23 Eylül tarihleri arasında “2. Uluslararası Mühendislikte İlerlemeler ve Gelişmeler Konferansı” düzenlenecek. 3 gün sürecek olan program kapsamında “Depreme Dirençli Kentler Çalıştayı” da gerçekleştirilecek.

21 Eylül Perşembe günü saat 10.00’da Fırat Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan çalıştaya Fırat Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Feyzi Bingöl, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Naci Görür, Colorado Üniversitesi’nden Prof. Dr. Roger Bilham, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erdem Canbay, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Alper İlki ile Fırat Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kürşat Esat Alyamaç konuşmacı olarak katılacak.

Yapılacak olan çalıştayda yakın zamanda Elazığ’da ve ülkemizin birçok illerinde yaşanan depremler, deprem olmadan önce alınması gereken tedbirler, şehirlerin depreme dirençli hale getirilmesi noktasındaki çalışmalar ele alınacak.

Fırat Üniversitesi Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü tarafından yapılan açıklamada gerçekleştirilecek olan konferanslara ve çalıştaya tüm vatandaşların katılabileceği bildirildi.

 

 

Devamını Oku

NE İLK NE DE SON ‘’BİRİNCİ SINIF’’

NE İLK NE DE SON  ‘’BİRİNCİ SINIF’’
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Okul dönemi çocuğun aile-ev ortamından çıkıp dış dünyaya ve toplumsal çevreye adım attığı süreçtir. Bu süreç bir bakıma çocuğun doğum sonrası bir kez daha anneden ayrılması olarak görülebilir. Okul dönemi de dahil olmak üzere çocuklarımız yaşlarına göre değişik gelişim dönemlerden geçerler.

Zekayı nicelikten çok nitelik olarak değerlendiren, bir çok zihinsel büyümeyi içeren bilişsel gelişim süreci diye ele alan İsviçreli psikolog Jean Piaget bilişsel gelişim teorisiyle, bebeklikten yetişkinliğe dek gelen dört dönemde gelişimin gerçekleştiğini savunmuştur.

Bu çerçevede okul öncesi; işlem öncesi dönem olarak adlandırılan dönemde bulunur. Çocuğun olay ve durumları beniçincilik( her şeyi kendine dayandırmak) biçiminde algıladığı ve değerlendirdiği, zihinsel işleme tabi tutmadığı, nedenleri sorgulamadığı bir dönem olmakla birlikte yaratıcılığın ve öğrenme hızının en yüksek olduğu dönemdir.

Yedi yaşından itibaren somut işlemler dönemi başlarken mantıksal düşünmenin geliştiği, problemlerin sezgisel değil ussal çözülmeye başlandığı, temel bilimsel kavramları öğrenirken, kendileri dışındaki kişilerle de yakın ilişkiler kurmaya başlar. Düşünsel gelişimi ile birlikte bedensel koordinasyonun arttığı ve duygusal alanda da gelişimi artarken ince kas gelişimin olgunlaşmasıyla okuma yazma becerilerinin gerektirdiği gelişimler tamamlanarak birinci sınıfa hazır düzeye gelir çocuk.

Tabi ki bu hazır olma süreci kendiliğinden sorunsuz tamda olması gerektiği gibi olmuyor tıpkı birinci sınıfta da olmayacağı gibi… Çocuğumuz birinci sınıfa başlıyor deyip süreci sadece teorik olarak değerlendirmenin yanlış olacağı gibi birinci sınıfı en büyük, en önemli, en zor süreç olarak görmek de yanlış olur. Çocuğumuzun yaşamında her evresinin sarmal sistemde bütünsel olduğunu unutmadan her anına ne eksik ne fazla olması gerektiği kadar önem göstermeliyiz.

Peki çocuğumuz birinci sınıfa başlarken ebeveynler ne yapmalı? Kısaca birkaç şeyden bahsedeyim…

Öncelikle çocuğumuzun doğuştan gelen ve yaşamsal süreçte edindiği kişisel yeterliklerini ve becerilerini gözden geçirmekle başlayabiliriz. Böylece onun kendi gereksinimlerini karşılayacak, çevresiyle iletişim kurabilecek, en önemlisi özgüvenli hissedip öğrenmeye başlayabilecek olmasını destekleyebilirsiniz. Okulu çocuğumuzla önceden ziyaret edip birlikte okulu tanıyarak, okul alış verişini birlikte yaparak, okul eşyaları ile fotoğraf çekerek onu okullu olma fikrine alıştırabiliriz.

İlkokulun baş aktörü sınıf öğretmeni. Öğretmenle sürekli iletişimde olalım. Öğretmene de her türlü olumlu ya da olumsuz durumu size anlatabileceği mesajı verin. Veli toplantılarına mutlaka katılın. Ama öğretmenle görüşmeye “çat kapı” gitmeyin, randevu alın. Öğretmene işini öğretmeye kalkmayalım, önerilerini ciddiye alıp çocuğumuzun gelişiminde ona destek olalım…

İlk başta kalem bile tutamazken her karalamaya “aferin” derken, ilerleyen zamanda her zorlandığında “kaç defa dedim öyle yapma!” demeyelim. Komşunun çocuğu okumaya geçti bizimkisi hala kekeliyor.”  tasasına düşmeyelim, her çocuğun farklı olduğunu bile bile… Belki geç yapacak belki de öğrenemeyecek sınıfta öğretilen dersleri telaşlanıp dünyamızı başımıza yıkmayalım ‘’ Her Çocuk Özeldir mottosunu unutarak.

Daha konuşulacak çok şey var ama unutmayalım çocuklarımızın hayatındaki ilklerin çoğu orda başlıyor: ilk sevinçler, ilk aşklar, ilk hayal kırıklıkları, ilk okunan yazılan kelimeler, çözülen ilk problemler, ilk rekabetler… Hayatın her anında olması gerektiği gibi çocuğumuza koşulsuz kabul gösterip birlikte birinci sınıfa başlamanın tadını çıkaralım.

Sonsuz saygıyı hak eden öğretmenlerimizin ve çocuklarımızın mutluluğu ile dolu bir eğitim öğretim yılı olması temennisiyle…

 

Devamını Oku

ŞENOL KAYA’NIN KALEMİNDEN

ŞENOL KAYA’NIN KALEMİNDEN
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 MEB EĞİTİM MÜFETTİŞLERİ YÖNETMELİĞİ

Günümüzde eğitim sistemleri ve onun temel unsuru olan okullar, çağın gerekleri doğrultusunda eğitimin niteliğini yükseltmek, öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap verebilmek ve başarıyı artırmak için sürekli değişen ve karmaşıklaşan bir dönüşüm içerisindedir.

   Bu dönüşümün odağında ise ‘’ nitelik ‘’kavramının olduğu aşikardır. Bu durumda giderek çeşitlenen beklentileri karşılamak için okullarda niteliğin sürekli şekilde geliştirilmesine yönelik bir ihtiyacın ortaya çıktığı, bunun da planlı bir gelişim anlayışıyla yapılabileceği inkar edilemez bir gerçektir.

   İşte bu gerçeklik neticesinde Milli Eğitim Bakanlığı okullara yönelik önemli bir adım atarak Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Müfettişleri Yönetmeliğini yayımladı.

   Bakanlık yeni yönetmelikle atamadan, hizmet bölgesine, denetimden, soruşturmaya birçok konuyu yeniden düzenledi.

   Yönetmeliğin yayımlanmasının ardı sıra müfettişlik atamalarında otuz beş yaş sınırı, sekiz yıllık süre, yarışma sınavı gibi konularda haklı eleştiriler de yapıldı.

    Ben de bu haftaki yazımda gözlerden kaçmasını istemediğim yönetmeliğin takdiri hak ettiğini düşündüğüm Rehberlik ve Denetim, izleme ve Değerlendirme bölümünü ele almak istedim.

    Bu yönetmelikle daha önce illerdeki teftiş sistemi inceleme ve soruşturmaya odaklanırken yeni yönetmelikle teftişin fonksiyonlarına rehberlik ve denetleme, izleme ve izleme değerlendirme dahil edilmiş olacak.

    Merkezinde Okullarda Kalite Güvence Sistemi olan bu bölüm neticesinde; okullar kendi öz değerlendirme raporlarını kendileri hazırlayacak, hedeflerini açık ve net bir şekilde ortaya koyacak ve bu hedeflere ulaşmak için gerekli çalışmaları yapacak.

    Yönetmeliğin bu bölümü Süreç Denetimi, Sonuç Denetimi, Performans Denetimi, Mali Denetim, Yerindelik Denetimi, Ders Denetimi, Öz Değerlendirme gibi konu başlıklarıyla bütüncül bir yaklaşımı içerisinde barındırıyor.

    Ayrıca, bireysel ve kurumsal farklılıkları ve çevresel faktörleri dikkate alma, yol gösterici ve önleyici rehberlik, iyileşme ve geliştirme esaslı olma, başarıyı ön plana çıkarma ve teşvik etme kavramlarıyla da okullarda niteliği artırma anlamında yeterince ümit verici görünüyor.

   Milli Eğitim Bakanlığının yönetmeliğin bu bölümüyle okullarda milli ülkülerin yaşatılmasını, Türk kültürünün yükseltilmesini, öğrencilerin Atatürk inkılap ve ilkelerine bağlı, yurdunu ve milletini seven, ilmi düşünceye sahip, üretici ve uygar vatandaşlar olarak yetişmelerini ana hedef alarak; okuldan ilçeye ve ile, ilden bakanlığa kadar eğitim sisteminin tüm bileşenlerinin kalitesini sürekli izleyen, değerlendiren ve rehberlik hizmeti sağlayan bir sistemi oluşturmaya çalıştığını düşünüyorum.

    Ben kağıt üzerindeki bu taze yönetmeliğe dair ümitvarım. Umarım yönetmeliğin işleyişinin ardından zaman bana yönetmeliğe dair‘’ Hayaller Finlandiya, gerçekler Orta Afrika’’ yorumunu yaptırmaz…

Devamını Oku

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM SEFERBERLİĞİ

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM SEFERBERLİĞİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İlgi yetenek ve idealler doğrultusunda; kalite, bilgi, vizyon ve yetkinlik sahibi bir gençliğin hasadı için tohumların ekileceği yerdir okul öncesi.

Bu bilinçle planlanan, Cumhurbaşkanımızın eşinin himayesinde, Milli Eğitim Bakanlığımızca Okul Öncesi Eğitim Seferberliği başlatılıp halihazırda yürütülmektedir.

Proje kapsamında 3 bin yeni Anaokulu ve 40 bin yeni Anasınıfı açma hedefi bulunmakta ayrıca okul öncesi okullaşma oranlarını; 3 yaş grubunda %14 ten %50 ye, 4 yaş grubunda %35 ten %70 e, 5 yaş grubunda %78 den %100 e yükseltmek amaçlanmaktadır.

Proje; yapılan Anaokulları ve Ana sınıfları, aynı zamanda mevcut okul-sınıf iyileştirme çalışmalarının, Bakanlığımızca paylaşılan istatiksel verilere bakılarak başarılı bir şekilde yürütülmesi münasebetiyle takdiri hak ediyor.

Fakat unutulmamalıdır ki; okul Öncesi Eğitimde başarı ve kalite anlamında doyuma ulaşmak için fiziksel yapı ve donanımsal eksikliklerin giderilmesi yeterli olmayacaktır.

Umuyorum ki Okul Öncesi Eğitim Seferberliği Projesi kapsamında;

Okul öncesi öğretmenlik kadrolarında çoğu alan dışı üniversite mezunu olan ücretli öğretmen sayılarının azaltılır hatta sıfırlanır,

Üst makam yöneticilerin talimatları doğrultusunda istatiksel verileri yükseltmek amacıyla eğitim çağı çocukların şartsız koşulsuz sistem üzeri kayıtları yapılıp unutulmaz,

Okul öncesi eğitim kurumlarındaki personel eksiklikleri giderilir,

Okul öncesi kademelerindeki rehberlik ve denetim sistemlerinin yetersizliği tamamlanır,

İl ilçe müdürlükleri emrinde bekleyen okul öncesi öğretmenlerinin okul ve sınıflarına kavuşma hayalleri(!!!) gerçekleşir,

Okul öncesi öğretmenlerinin veli gözündeki çocuk bakıcısı imajı yıkılır,

Bireysel eğitim modellerinin uygulanamayışı, ülke genelinde yaşam odaklı olmayan tek tip eğitim modellerinin dayatılması, bütçe, mevzuat ve müfredat gibi gibi daha birçok problemlerin giderilmesine etki eder.

Bu sorunlar sadece okul öncesinde mi mevcut? Tabi ki hayır. Temel eğitiminden orta öğretimine, orta öğretiminden üniversite eğitimine bunlar gibi birçok sorunla karşılaşılmaktadır. Hatta bu sorunlar ülkemizle de sınırlı değil, dünyanın her yerinde, eğitimin her kademesinde çözüm bekleyen çeşit çeşit sorunlar ve çözümleri için arayışların olduğu inkar edilemez bir gerçek.

Kanaatim odur ki bu proje ile devletimizin ve milletimizin ali menfaatlerinin gözetilmesi, yükseltilmesi ve korunması gayesi hedeflenmiştir.

Bu sebeple şahsi menfaat, siyasi ikbal ve beklentilerin ötesindeki bu projenin başarıya ulaşması için sorumlu her bireyin ve makamın yüksek derecede titiz, özverili ve duyarlı bir şekilde görev ve sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmektedir.

Aksi takdirde enerjimiz, zamanımız, kaynaklarımız doğru yere doğru şekilde yönlendirilmediğinden çocuklarımızı önemsizleştiren ve hedefe ulaştırmayan bir sistemle eğitim kademesinin başlangıç noktası olan okul öncesinde tıkanmamız kaçınılmaz son olacaktır.

Velhasıl kelam tek bir çalışmayla okul öncesi eğitimdeki bütün sorunlar çözülüp her şey güllük gülistanlık olsun demiyorum; ancak Okul Öncesi Eğitim Seferberliği Projesi son bulduğunda oluşturulacak sonuç raporundaki hedeflere ulaşma istatistiklerinin insan vücudundaki protez misali göze batmaması için çok ama çok kafa yormak lazım…

Devamını Oku