Elazığ’da uzun yıllar Radyoculuk sektöründe hizmet veren, Elazığ’ın efsane isimlerinden biri olan Fatih Çakar, minibüs muavinliğinden radyoculuğa giden hayat öyküsünü harputtimes.com’a anlattı. 26 yıllık bir serüvenin başladığı noktayı eski günleri yad ederek anlatan ÇAKAR, radyoculuk sektörüne dair değerlendirmelerde bulundu. Geçen yıl radyoculuk sektörünü bıraktığını ifade eden ÇAKAR, “Geçtiğimiz yılda mesleğe bir noktalı virgül bıraktık, noktası biraz daha ağır ama virgülde var. ” dedi.
Usta Radyocu Fatih ÇAKAR, açıklamalarının devamında;
“Ben 1994-1995 yıllarında radyoculuğa ilk adımı attım. Lise 2 dönemlerindeydim daha öncesi hatta minibüste muavinlik yapıyordum. Bir istek kağıdı götürmeyle başladı radyoculuk hayatım. Sevgili Vahap Yüzgeç vardı o zaman. Radyo Hazar’da bir minibüsçü abimizin şu kağıdı Vahap Yüzgeç’e götür bize bu şarkıyı çalısın demesiyle başladı her şey. O zaman radyoların telefonlarını falan düşüremiyorduk. Ocak- Şubat aylarıydı kağıdı verirken el temasıyla elimdeki soğukluğu hissedince gel içerde biraz ısın dedi. Ondan sonra “Burda çalışmak ister misin? Öğrenci misin?” diye sordu. Böyle bir muhabbet geçti aramızda daha sonra çalışmaya başladım ve radyoculuk serüvenim böyle başladı.
Minibüs muavinliğinden radyoculuk ondan sonra da radyo – televizyon vs. falan derken 26 yıl gibi bir süre bu sektörde çalıştım 26 yıl Elazığ’da en uzun süredir. Geçtiğimiz yıl da mesleğe bir noktalı virgül bıraktık, noktası biraz daha ağır ama virgülde var. Yönetimsel bazı sorunlardan dolayı radyo ve televizyonu bırakmak zorunda kaldım hali hazırda sanatçılık yapıyorum 2 tane albüm çıkardım artı 1 klibim var. Elazığ’ın meşhur kanyonlarında çektiğim bir klibim var “Çoğu gitti azı kaldı” diye. Artı Elazığ’ da düğünler , Kıbrıs sahnelerim var, Mersin’de Bozyazı ilçesinde 1-2 mekan var, Mersin tarafına gidiyorum sahne almaya şu anki hayatımı parantez içine alırsanız yaşantım bu şekilde” ifadelerine yer verdi.
TEKNOLOJİ İLERLEDİKÇE EN BÜYÜK DARBEYİ RADYOCULUK ALDI
Elazığ’ın en eski Radyocularından olan Fatih ÇAKAR, teknolojinin ilerlemesi ile en büyük darbeyi Radyoculuk sektörünün aldığını vurgulayarak ” Hali hazıra bakıyoruz her halde geçmişte dedelerimizin dedesinin söylemiş olduğu “Birgün düğmeye basacaksınız karşınızda ki aletin içinde İstanbul’da ki adamı göreceksiniz ” dediği şeylerin şu anda daha fazlasını yaşıyoruz, teknoloji ilerledikçe en büyük darbeyide maalesef radyoculuk aldı.” ifadelerine yer verdi. Harputtimes’e özel açıklamalarda bulunan ÇAKAR;
“Radyoculuk bizim ilk başladığımız dönemlerde 90’lı yıllarda çok çok rövanşta olan bir sektördü.
Açıldığı günden 2000’li yıllara kadar radyoculuk sadece Elazığ’da değil tüm Türkiye’nin her yerinde insanların çok merak ettiği , bir kutu içerisinden gelen sesin kime ait olduğunu merak ettiren bir etkiye sahipti ve çok etkiliydi radyoculuk. Ondan sonra tabi 2000’li yıllardan sonra yavaş yavaş cep telefonunun çıkması, zamanla internetin daha aktif hale gelmesi, bilgisayarların her eve girmeye başladığı dönemler hızlanınca, işte sosyal medya artık güçlendi 2005-2006-2007 Youtubeler falan derken şu anda hali hazıra bakıyoruz her halde geçmişte dedelerimizin dedesinin söylemiş olduğu “Birgün düğmeye basacaksınız karşınızda ki aletin içinde İstanbul’da ki adamı göreceksiniz ” dediği şeylerin şu anda daha fazlasını yaşıyoruz.
Teknoloji ilerledikçe en büyük darbeyide maalesef radyoculuk aldı. Şimdi insanlar arabasında artık telefondan Bluetooth’ dan bağlanıyor. CD olayı da kalmadı dikkat ediyor musunuz eskiden insanlar CD’li araba alayım derlerdi şimdi CD çalarda kalamadı artık insanlar telefondan Bluetooth’dan karşı eşleştirme ile istediği şarkıyı , istediği videoyu, istediği filmi izleyebiliyor. 1950’de çekilen bir filmi insanlar arabada yol giderken bir yandan da izleyebiliyorlar.
Biz eskiden bir filim izleyebilmek için işte pazar günlerini beklerdik Parliament Sinema Kulübünün sunduğu Star ‘da. İnsanlar o dönemlerde pazar günlerini beklerlerdi TRT’de veya kovboy filmleri vardı onları beklerdi ama şimdi öyle değil dediğim gibi 1950-1940’larda çekilen bir filmi oturduğunuz yerde çok rahat bir şekilde izleyebilirsiniz.” dedi.
DIŞARDA BİZ DAHA KIYMETLİYİZ
Sadece Elazığ’da değil tüm Türkiye genelinde sanatsal olarak içindeki değere sahip çıkılmadığını dile getiren ÇAKAR, “Ben bunu her zaman söylüyorum dışarda biz daha kıymetliyiz” dedi. Bir sanatçıyı eleştirmeden önce onlarında birer aile bireyi olduğu unutulmadan yorum yapılması gerektiğini vurgulayan ÇAKAR;
“Ben çok iyi bir Elazığlı’yım ve Elazığ’ı çok çok severim çünkü ben 45 yaşındayım, doğduğum, büyüdüğüm, ekmeğini yediğim şehirdir. Sanatsal baza gelince sadece Elazığ değil ben tüm Türkiye için konuşuyorum hiç kimse kolay kolay çok nadirdir kendi içinde ki değere sahip çıksın. Dışarda biz daha kıymetliyiz bunu sürekli söylüyorum. Bunu şu anda Elazığ’da hangi sanatçının hangi sanatsal faaliyetle uğraşan varsa bürokratta olabilir bu, gidin bakın kendi memleketimizde kıymet çok fazla bulamıyoruz. Hani biz bizi alsınlar başına taç etsinler demiyoruz alkışlamıyorsan da taş atma. Şimdi ben sanatçıyım sesimi seven var sevmeyen var. Seven beni gelip baş tacı etmesin sevmeyende gelip taş atmasın, bu göreceli bir iştir şimdi siz evinizde televizyonda elinizde kumandayla geziyorsunuz değil mi binlerce kanal var hiç bir zaman ilk açtığınız kanalda kalıyor musunuz? Açtınız beğenmediniz diğerine geçiyorsunuz değil mi? Bizimde iş bu bir yerde şarkı dinlerken atıyorum radyoda Fatih Çakar’ın bir şarkısı çalıyor sevmiyorsunuz değiştirin abicim, hemen diğerine geçin binlerce Fatih Çakar var çünkü binlerce sanatçı var diğerine geç yani arkada laf söylemeyin arkadan taş atmayın bize bizi de üzmeyin çünkü bizimde bir ailemiz var.
Ben mesela Kıbrıs’ta sahne alıyorum 16 Eylül’de de hiç tanımadığım bir mekanda şu anda mekan sahibinin adını dahi bilmiyorum mekanın sahne işlerine bakan Umut diye bir kardeşimiz beni aradı abi falanca tarihte boş musunuz Kıbrıs’ta sizi istiyoruz dedi. Şuna da yemin ediyorum ne mekan sahibi Elazığlı ne arayan şef Elazığlı hiç kimseyi tanımıyorum ve Kıbrıs’a sahneye gidiyorum bu çok güzel bir şey biliyor musunuz? Hani Kıbrıs’ta Elazığlı Mehmet Abi’nin mekanına gitmiyorum hemşehrimin mekanına değil yedi yabancının mekanına gidiyorum ve ben orda yedi yabancı insanlara şarkı söyleyecem.” dedi.