Ana Sayfa Güncel, GÜNDEM, KÖŞE YAZILARI, Uncategorized 17.10.2022 573 Görüntüleme

İRFAN SÖNMEZ’İN KALEMİNDEN…SEÇMEN EĞİLİMLERİNİ ANLAMAK

Böyle bir iktidarın bir defa daha seçim kazanması Türkiye’nin intiharı olur. Kurumlar çökertildi, yargı siyasallaştırılarak kirletildi, siyasi ahlak yok edildi, Türk lirası pula çevrildi, enflasyon almış başını gidiyor.

Bütün bu ve daha sayamadığım olumsuzluklara rağmen Erdoğan’ın bir seçim daha alması -devletin işlevsizleştirilmesinin- alkışlanmasıdır. Çünkü devlet kurum ve kurallarla vardır. Kurumların yok edildiği bir yerde devlet değil, onu yok eden kişinin  iradesi vardır.

Muhalefet seçimden çok emin görünüyor. En büyük zaafı da bu. İktidarın elinde toplumun yönünü çevirecek çok sayıda enstrüman var.Erdoğan halkın dilini biliyor, neye nasıl tepki göstereceğine dair geçmiş yirmi yılın tecrübesi var.Kararsız seçmenin bir kısmını geri çevirebilecek araçlara sahip. Muhalefetin böyle bir imkanı yok. Üstelik muhalefet ısrarla AKP tabanına dokunacak politik bir dilden kaçınıyor. Kılıçdaroğlu’nun çabaları CHP’ye yönelik algıdan dolayı çok fazla karşılık bulmuyor. Biraz İslami duyarlılık gösteren siyasetçiye belli çevreler hemen çullanıyorlar.Muhafazakar kitle adeta gizli bir el tarafından Erdoğan’ın tasarrufuna terk ediliyor.

Seçime giderken toplumda, siyasette, kamu düzeninde meydana gelen değişiklikleri dikkatle takip etmek gerekir. 2015 yıl 7 Haziran seçimlerinden sonra meydana gelen olaylar vatandaşın  tercihlerini etkilemiş, seçim kaybeden AKP,  sadece dört ay sonra 1 Kasım seçimlerini açık ara kazanmıştı. Şu sosyolojik bir gerçektir; savaşlar, terör saldırıları, toplumsal olaylar iktidarın çevresinde toplanmaya neden olur.Tehdit varken kimse oyunu değiştirmeye cesaret edemez. Oy kullanırken yegane hassasiyeti güvenlik olur, ekonomi, kötü yönetim, kayırma, adaletsizlik ikinci plana düşer. Bir kriz yoksa bile otokratlar o krizi bizzat kendileri yaratırlar. Çünkü dışarıdan gelen tehditler  onların daha özgür, daha keyfi hareket etmelerini sağlar.Onun için Steven Levıtsky ve Daniel Zıblatt birlikte kaleme aldıkları Demokrasiler Nasıl Ölür isimli çalışmalarında bu gerçeğe işaret ederek şunu söylerler; “Kriz, Savaş, büyük çaplı  terör saldırıları gibi önemli güvenlik krizleri siyasi oyunu değiştiren faktörlerdir. Türkiye bunu 1 Kasım 2015 seçimlerinde yaşadı, bir defa daha yaşamaması muhalefetin, vatandaşın,aydınların dikkat ve çabasına bağlıdır.

Önümüzdeki günlerde toplumun güvenlik endişesini tahrik eden gelişmeler olabilir.Suni gerilimler yaratılarak siyasi rekabet ekonomik krizden-Türk/Yunan çatışması gibi- dış politikaya aktarılabilir. Tabiatıyla böyle bir rekabette, iktidar Türkiye’yi, muhalefet Yunanı temsil ediyormuş gibi yapılır. Nitekim son mahalli seçimlerde bu yapıldı. Binali Yıldırım Fatih’in, Ekrem İmamoğlu Bizans’ın temsilcisi gibi sunuldu. AKP’nin seçim kaybetmesi Mekke’nin Medine’nin kaybedilmesi gibi  takdim edildi.Seçim kaybedildi ama kimse hani siz seçim kaybedince Mekke ve Medine kaybedilecekti, diye sormadı.

 Son çıkarılan Sansür Yasası ile muhalefetin kendini savunma, iktidarın kirli çamaşırlarını ortaya dökme imkanı elinden alındı. Toplumsal muhalefet susturuldu. Bundan böyle muhalefetin sesini daha az duyuracağını, eleştirilerini somutlaştırmakta zorlanacağını söyleyebiliriz.Ağzına kilit vurulan bir toplumun idrakine de kilit vurulmuş sayılır. Gerçeğe ulaşma imkanı olmayan insanlar, yalanı, propagandayı gerçeğin yerine ikame ederler.İnsan bilgiye ihtiyaç duyan bir mahluktur. Bu ihtiyacını ya doğru bilgi ile ya da yalan bilgi ile giderir. Bu ülkede bir Sokrates’in, bir Weber’in çıkmamasının nedeni budur. Farklı düşüneni “söyletmen vurun” mantığı bugün hala hüküm sürmeye devam ediyor. Konuşmaktan korkan bir toplum düşünmekten de korkar, büyük adamlar çıkaramaz!

Muhalefetin işi kolay değil ama zor da değil. Vatandaşın kültürel kodlarına, değer yargılarına, maddi ve manevi ihtiyaçlarına cevap veren bir siyaset her yönüyle ülkeyi çamura batırmış bu iktidardan Türkiye’yi kurtarabilir. Muhafazakar seçmen yıllarca tek parti siyasetinden şikayet etti, bugün ondan daha beteri, tek adam yönetimi var.Geçmişte dini hayatın önünde engeller vardı bugün ondan daha kötüsü siyasi hırsların aracı haline getirilen bir din var. Birincisi Müslümanlara zarar verdi, bunun telafisi kolaydır. İkincisi doğrudan doğruya dine zarar veriyor, bunun telafisi zordur.Samimi dindarlara bu çürümeyi gösterecek olan muhalefet ve  gerçek din adamlarıdır. AKP’den kurtulmak sadece bir parti veya iktidardan kurtulmak değildir. Bu yönetim tarzından kurtulmak, ülkeyi, demokrasiyi ve yüce dinimizi, hepsini birden çürüten bir zihniyetten kurtulmaktır.

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Tema Tasarım | Osgaka.com