Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 10 ilde afet sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından OHAL ilan edilmişti. Daha sonrasında ise afet bölgesi olarak da ilan edilen bu illere depremden etkilenen Elazığ ve Sivas’ın Gürün ilçesi de dahil edilmişti.
24 Ocak 2020’de yaşanan 6.8 büyüklüğündeki depremde büyük bir zarar gören Elazığ’da kamuoyunun tüm baskı ve taleplerine rağmen Afet Bölgesi ilan edilmemesi büyük tepkiye yol açmıştı. 6 Şubat tarihli iki büyük depremi de yoğun bir şekilde hisseden Elazığ’da, hasar tespit çalışmaları sonrasında on binlerce binanın ağır hasarlı ve yıkılacak durumda olduğu görüldü. Başta CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol ve kamuoyunun baskısı ile Elazığ da ”mücbir sebeple afet bölgesi” olan iller arasına alındı.
”ELAZIĞ’IN AFET BÖLGESİ İLAN EDİLMESİ OLUMLU BİR DURUMDUR”
Elazığ’ın Afet Bölgesi olarak kabul edilmesi büyük bir heyecanla karşılanırken, ‘Afet Bölgesi’ ilan edilen bir ilde ne gibi olumlu adımlar atılacağı da vatandaşlar tarafından en çok merak edilen konulardan birisi oldu.
Konuyla ilgili olarak HARPUTTİMES HABER’e açıklamalarda bulunan Av. İrfan Sönmez; Elazığ’ın afet bölgesi ilan edilmesinin olumlu bir gelişme olduğunu ancak uygulamada afet bölgesi illerde yapılması gereken bir çok konunun gözetilmediğini ifade etti. Sönmez, Elazığ’ın diğer illerin aksine 2 kez yıkım yaşadığını ifade ederek, geç kalınmış da olsa afet bölgesi ilan edilmesinin olumlu bir durum olduğunu söyledi.
”Malum olduğu üzere Elazığ ilk depremden sonra afet bölgesi ilan edilen illerden biri değildi. Elazığ’daki deprem tahribatının, hasarının çok az olduğu düşünülüyordu. Çıplak gözle yıkılan evlere bakarak Elazığ’ın depremden etkilenmediği düşünüldü. Fakat daha sonra tablo net bir şekilde ortaya çıktı. Yüzlerce, binlerce binanın ağır hasar aldığı, hatta Elazığ’daki hasar oranının Adana’daki Gaziantep’teki ve Diyarbakır’daki hasar oranının çok daha üzerinde olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla kamuoyu baskısıyla ve bazı siyasetçilerin de ön almalarıyla sonunda sayın Cumhurbaşkanı Elazığ’ı da afet bölgesi olarak ilan etti. Elazığ’ın afet bölgesi kapsamına alınmasından dolayı da ilgililere teşekkür ederiz. Emeği geçen arkadaşlarımıza, siyasetçilerimize, milletvekillerimize teşekkür ederiz.”
”ELAZIĞ AFET BÖLGESİ İLAN EDİLDİ AMA HALA İLK DEPREMDE YARALARI SARILAMAYAN İNSANLARIMIZ VAR’‘
Elazığ’ın afet bölgesi ilan edilmesine rağmen, afet bölgelerinde uygulanan bir çok durumdan muaf kaldığını da belirten Sönmez, bölgede ücretsiz olarak vatandaşa hizmet verilmesi gerektiğini belirtti. Özellikle yaşanan depremden dolayı büyük travma yaşayan vatandaşların psikososyal destek almaları gerektiğinin altını çizen İrfan Sönmez,
”Elazığ ikinci defadır deprem mağduru oluyor. Dolayısıyla yarası en ağır olan şehirlerden bir tanesi Elazığ. Bir insanın bir bıçak darbesi yemesi ile iki bıçak darbesi yemesi arasındaki fark neyse, Elazığ’ın iki deprem birden görmesi ile diğer illerin tek deprem görmesi arasındaki fark onun gibidir. Mukayese yapmak gerekirse, Elazığ’ın da sıkıntıları var. Hala birinci depremde yaraları sarılamayan, giderilemeyen insanlarımızın beklentileri var. Hala evleri teslim edilemeyen köyler var. Şehir içerisinde hala yapılmayan yapılmayı bekleyen yerler var. Dolayısıyla bu birinci depremden sonra, ikinci depremde meydana gelen tahribat, işin tuzu biberi oldu. Afet bölgesi kapsamına alınan illerde ne oluyor? Bütün devlet hizmetlerinin bedava verilmesi gerekir. Bütün sağlık hizmetlerinin bedava verilmesi gerekir. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden insanların getirilip buralarda çalıştırılması gerekir. Doktorların, sağlıkçıların, buradaki insanlara psikolojik destek sağlaması gerekir. Depremin yarattığı travmayı üzerlerinden atmaları için gayret göstermeleri gerekir. Bunların bir kısmı yapıldı.” dedi.
”MAYIS AYI’NIN 15’İNE KADAR ERTELENEN ÖDEMELER TOPLU ALINACAK.VATANDAŞ BU ÖDEMELERİ TOPLU YAPMAKTA ZORLANACAK”
Mücbir sebepten dolayı afet bölgesi ilan edilen Elazığ’da vergi mükellefi vatandaşlara sağlanan kolaylıkların vatandaşın yaralarını sarmayacağını da ifade eden İrfan Sönmez, bu kapsamda vergi, SGK gibi ödemelerin mayıs ayının 15-16 sına kadar ertelendiğini, ancak o zaman geldiğinde bu ödemelerin toplu tahsil edileceğini belirterek vatandaşların bunları ödemekte zorlandığını söyledi. Sönmez:
”Diğer taraftan da mükelleflerin mücbir sebepten dolayı , ki deprem bir mücbir sebeptir, yangın bir mücbir sebeptir, insan iradesini aşan, insan iradesi ile meydana gelmeyen engeller mücbir sebeptir, hukukta da mücbir sebebe büyük bir ehemmiyet verilmektedir. Vergi mükelleflerine de bir takım kolaylıklar getirildi. Mayısın 15’ine kadar 16’sına kadar Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılması gereken ödemeler ertelendi. Fakat burada şöyle bir sıkıntı var .Mayıs ayına kadar ödenmeyen ödemeler sigortalar, vergiler, toplu olarak vatandaştan alınacak. Biriken bu ödemeleri yapabilmekte de vatandaşın zorlanacağını düşünüyoruz. Bunun için de müracaata bağlı olarak taksit kampanyası yapılacağı söyleniyor. Bu iyi olur. Bazı bankalar, vatandaşın kredi borçlarını erteledi. Bu da doğru bir şeydir. Esnaf uzun süre uzun süre iş yapamadı. Gazi Caddesi; deprem münasebetiyle hasarlı evler yıkılırken uzun süre kapalı kaldı. Dolayısıyla herkes iş potansiyelinin bir kısmını kaybetti. Dolayısıyla bu türden bir ertelemenin de esnaflarımızı rahatlatacağını, onların problemlerine bir nebze çare olacağını düşünüyoruz.” dedi.
DEPREM KONUTLARININ YAPIMI, BAYINDIRLIK BİRİM FİYATININ İKİ BUÇUK KATINA İHALE EDİLDİ.YİNE VATADAŞ KAYBEDECEK, MÜTEAHHİTLER KAZANACAK
Afet bölgesi kapsamına alınan illerde vatandaşa gösterilmesi gereken kolaylıkların bir kısmının sağlanmadığını söyleyen İrfan Sönmez, bazı hizmetlerin vatandaşlara ücretli verildiğini söyledi. Sönmez; Deprem sonrası yapılacak konutların mevcut fiyatlarının iki buçuk misline ihale edildiğini belirterek burada müteahhitlerin kazançlı çıkacağını vurgulayarak:” Ancak Elazığ’da da, diğer bölgelerde de müşahede ettiğimiz hususlardan bir tanesi şu, maalesef afet bölgesi kapsamında yapılması gereken, vatandaşa gösterilmesi gereken kolaylıkların bir kısmının yapılmadığını görüyoruz. Mesela sağlık hizmetlerinin hepsi bedava verilmiyor. Mesela vatandaşa psikolojik destek sağlayacak çalışmalar yapılmıyor. İnsanlar kendi yarasını kendisi sarıyor. İnsanlar kendi problemlerini çözmek zorunda kalıyor. Diğer taraftan vatandaşın bütün maddi kayıplarının, deprem bölgelerinde, afet bölgelerinde, devlet tarafından karşılanması gerekir. Bu afetle ilgili kanunun bir hükmüdür. Fakat bu hizmetlerin de para karşılığı yapıldığını görüyoruz. Mesela önümüzdeki günlerde deprem konutlarının ihalesi yapılacak. Bu ihalelere baktığınız zaman, ihalelerin bayındırlık birim fiyatının iki buçuk katı yukarıya, daha pahalı bir şekilde ihale edildiğini görüyorsunuz. Dolayısıyla yine vatandaş kaybedecek, müteahhitler kazanacak.” dedi.
”2020 DEPREMİNDE ELAZIĞDA DEPREM KONUTLARINI DIŞARDAN GELEN MÜTEAHHİTLER YAPTI. ELAZIĞ’A HİÇ BİR KATKILARI OLMADI”
Elazığ’da yapılacak deprem konutlarının Elazığlı müteahhit firmalara yaptırılması gerektiğini de söyleyen İrfan Sönmez, 2020 Elazığ depreminden sonra şehirdeki deprem konutlarının yapımının il dışındaki mütehhitlere verildiğini hatırlatarak, bu yapılanın şehre hiç bir katkısının olmadığını ifade etti. Sönmez şunları söyledi:
”Elazığ’da deprem konutları yapıldı. Geçmiş dönemde dışarıdan gelen müteahhitler, yükleniciler Elazığ’da konutlar yaptılar. Fakat bu müteahhitlerin hiçbir tanesi Elazığ etrafından alışveriş yapmadı. Bir çivi bile almadılar, bir kapı kolu bile almadılar, bir tane lamba bile almadılar, ampul bile almadılar. Dolayısıyla bunun Elazığ ekonomisine hiçbir katkısı olmadı. Önümüzdeki günlerde yeni ihalelerde de aynı yanlışların, aynı sıkıntıların ortaya çıkacağı görünüyor. Dolayısıyla geçmişte yapılan hataların bu defa yapılmaması gerekir. Vatandaştan para alarak ev yapmak, afet kanunu ile örtüşebilen, afet kanunu muhteviyatına uyan bir durum değildir. Vatandaşın maddi kayıplarını karşılayacaksınız, son kuruşuna kadar karşılayacaksınız. Devlet vatandaş için vardır, vatandaş devlet için var değildir. Devletin görevi, vatandaşın problemlerini çözmek, adalet dağıtmak, yarına güvenme bakmasını temin etmektir. Eğer vatandaş yarınına güvenle bakamıyorsa, depreme uğramış insanlar, akşam ne yiyeceğim endişesi taşıyorlarsa, başımı nereye sokacağım? Bir evim olacak mı? Bir yuvam olacak mı ? Endişesini taşıyorsa, orada devlet görevini layıkıyla yapamıyor demektir. Burada da hükümet, ülkeyi yönetenler sorumluluklarını yerine getiremiyorlar demektir.”
”HÜKÜMETLERİN GÖREVİ DE BİZE HİZMET ETMEKTİR, BİZE EFENDİLİK ETMEK DEĞİLDİR.”
Bir hukukçu olarak insamların hakını araması konusunda hiç bir şeyden korkmamaları gerektiğini belirten Avukat İrfan Sönmez;
”Hükümetlerin sorumluluklarını yerine getirmesi, bir; medyanın vatandaşım problemlerini gündeme getirmesi, bir baskı unsuru olarak baskı oluşturması, hükümetler üzerinde, hükümet nezdinde baskı oluşturması. İkincisi de; vatandaşın kendi hakkına hukukuna sahip çıkmasıdır. Maalesef bizde şöyle bir anlayış var: Vatandaş diyor ki, ‘benim yerime siz kavga edin, benim yerime siz işkence çekin, benim yerime siz ezilin. Ama ben evimde oturayım, sadece şikayet etmekle yetineyim, şikayetimin gereklerini yerine getirmeyeyim.’ Ağlamayan bir çocuğa meme verilmez. Hakkını, hukukunu aramayan bir toplum, hakkını hukukunu alamaz. Dolayısıyla bu işi sadece siyasetçilere bırakmak yanlıştır. Hepimizin yapacağı şeyler vardır. Hepimizin konuşması gereken, hepimizin sokakta dile getirmesi gereken şeyler vardır, korkmamalıyız. Bu ülke bizimdir, bu devlet bizimdir. Hükümetlerin görevi de bize hizmet etmektir, bize efendilik etmek değildir. Dolayısıyla problemlerimizi dile getirmekten korkmamalıyız. Şehrimizde gördüğümüz eksiklikleri haykırmaktan korkmamalıyız. Bu mesele parti gözüyle ele alınacak bir mesele değildir. Bu hükümeti desteklemek onun yaptığı, eksik bıraktığı, ihmal ettiği şeyleri örtmek anlamına gelmemelidir. Hakkı, tuttuğumuz insanlara karşı da söyleyebilmeliyiz. Adaleti oy verdiğimiz partilere karşı da söyleyebilmeliyiz. Eğer adaleti kendi partimiz için, tuttuğumuz siyasetçiler için ket edersek, örtersek, ihmal edersek, sadece partimize değil ülkemize de kötülük etmiş oluruz. Onun için eleştirilerimizi dile getirelim, hakkımızı hukukumuzu koruyalım.”
”AFET BÖLGELERİNDEKİ HİZMETLERİN VATANDAŞA BEDAVA VERİLMESİ GEREKİR”
”Afet bölgelerinde bütün hizmetlerin vatandaşlara bedava gelmesi lazım, sağlık hizmetlerinin bedava gelmesi lazım. Maddi manevi kayıplarının son kuruşuna kadar devlet tarafından karşılanması lazım. Önce hakkımızı, hukukumuzu öğrenelim. Sonra da onları istemeyi bilelim. Bize düşen de vatandaşa tercüman olmaktır, vatandaşın sesi olmaktır, soluğu olmaktır. Bunun için gerekirse söyleyemediklerini haykırmaktır. Bizi yönetenlerin yakasına yapışabilmektir. sözle yapışabilmektir, konuşarak yapışabilmektir. Siyasetçilerimiz görevini yaparsa, halkımız da seçtiklerinin arkasında durursa, destek verdiklerinin arkasında durursa, birçok problemimiz çözebiliriz. Ancak her şeyi devletten de beklememek lazım. Devlete düşen sorumluluklar var, hükümete düşen sorumluluklar var. Siyasetçilerimize, önümüzde yürüyenlere düşen sorumluluklar var. Biz vatandaşlara düşen sorumluluklar var .Biz de bu depremi bir fırsata çevirmemeliyiz, fırsatçılık yapmamalıyız. Sağdan, soldan, Malatya’dan, Maraş’tan buraya depremzedeler geldi. Kira fiyatları bir günde ikiye katlandı. Bunu yapmamalıyız. gıda fiyatları ikiye katlandı, bunu yapmamalıyız. Ev fiyatları, konut fiyatları ikiye katlandı, bunu yapmamalıyız. Yani bir taraftan adalet isteyeceğiz, bir taraftan en büyük adaletsizliği bizzat kendimiz yapacağız. Bir taraftan depremzedeye acılığımızı söyleyeceğiz. Diğer taraftan da onların gözyaşları üzerinden saltanat sürmeye çalışacağız, onların gözyaşlarını önce biz çiğneyeceğiz. Elbette insan olarak da, Müslüman olarak da, vatandaş olarak da yakışan bir davranış değildir. Vatandaş da dayanışmayı bilmelidir. Depremzede kardeşlerimizin problemlerini paylaşmayı bilmelidir. Bunu asla istismar etmemelidir. Maalesef içimizdeki bazıları bu yönde imtihanlarını kaybettiler. Elazığ eskiden çok daha merhametli bir şehirdi. Elazığ eskiden çok daha vakur bir şehirdi, vatandaşını kucaklayan sırtına alan bir şehirdi, cumartesi pazar günleri askerler çarşı iznine çıktıkları zaman evine götürüp yemeğini yediren, lokantaya götürüp yemeğini yediren bir şehirdi. Bu özelliğini sürdürmelidir, kaybetmemelidir. Evini barkını kaybeden, perişan durumda olan insanların acılarına ortak olmalıyız. Bize yakışan budur.”