Süleymancıların Brezilya’dan getirdiği altı çocuk bir anda belli çevrelerin gündemi oldu. Bu büyük cürüm(!?) TV programlarına konu oldu. Olay, Amazonlardan çocuk kaçırma ve uluslararası suç olarak takdim edildi.

Ne yapmıştı Süleymancılar?

Amazonlarda mukim yerli bir kabilenin  yaşları 13-17 arasında değişen çocuklarını ailelerinden izin alarak yurtlarında eğitip Müslüman yapmış, sonra da tamamen yasal yollarla Türkiye’ye getirmişlerdi.

Siz misiniz onları Müslüman yapan?

Brezilyalıların bile göstermedikleri tepkiyi- bizim İslam’la sorunlu- çevreleri gösterdiler. Müslümanlığa direk vuramadıkları için –olayı çocuk kaçırma– olarak nitelemeyi tercih ettiler. Oysa haberin içeriğinde çocukların ailelerinden izin alınarak getirildikleri belliydi. Günümüzde bir babanın reşit olmayan çocuğunu yurt dışına çıkarması için bile annenin noterden izni gerekiyor. Öyle haydi dediğiniz zaman bir çocuğu kolundan tutup yurt dışına çıkaramıyorsunuz.

Köpürtülen yayınlar üzerine çocukları getirenler geri göndermek zorunda kaldılar. Bizimkilerin de ciğerleri soğudu.

Tarikatlar, Emeviler döneminde yaşanan hukuksuzluklar ve zulümlerden rahatsız olanların zühd hayatını tercih etmeleri ve bunun zamanla kurumlaşması üzerine ortaya çıkmış yapılardır.

Cemaatler ise,dini bir hayat için gerekli sosyal çevre ihtiyacının ve kentlileşme ile birlikte gevşeyen akrabalık bağlarının yerine sosyal akrabalıkları ikame etmenin sonucudurlar.

İkisinin de sosyolojik karşılıkları ve derinlikleri vardır. Ancak günümüzde bu yapıların çoğu misyonlarını kaybederek birer çıkar grubuna ve şirkete dönüşmüştür. Böyledir diye bazı kötü örneklere bakarak hepsini ve her girişimlerini aynı torbaya koymak mümkün değildir.Dini istismar etmedikleri ve siyaseti belirleme aracı haline getirmedikleri müddetçe bu yapılar denetlenerek faaliyetleri birer -sosyal ihtiyaç- olarak değerlendirilmelidir.Bu tip yapılara gösterilen rağbet,  onları doğuran ihtiyaçların başka bazı yollarla karşılanıp, karşılanmadığına bağlıdır.

Süleymancıların Brezilyalı çocukları Müslümanlaştırması cemaat çerçevesinde değerlendirilebilecek bir faaliyettir. İnançlarımızın şemsiyesi altına yeni insanların katılması bir Müslüman’ı ancak mutlu eder.Bundan rahatsızlık duymak için, dinle, özel olarak İslam’la problemli olmak gerekir. Cemaatlerin meşru faaliyetlerine bile  şu veya bu maskeyle karşı olmak sonunda o cemaatlerin mensuplarını da karşı olanların karşısına itiyor.Karşıtlık, karşıtlık yaratıyor.14 Mayıs seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nun –helalleşme- hamlesine rağmen muhafazakar kitlelerin ikna edilememesinin sebeplerinden biri budur. Kılıçdaroğlu başka şey söylemiş, CHP’ye yakın muhalif kanallar  başka şey söylemiştir. İslam’la problemli 3-5 gazetecinin çeşitli kisveler altında yaptıkları yayınlar, doğru bir hamleyi boşa çıkarmıştır.

Bu milletin dini İslam’dır. Kıyamete kadar da öyle olacaktır.Bu gerçeği göz ardı edip kenardan köşeden İslam’a saldırmak, yel değirmenlerine saldırmaktır.Toplum nezdinde hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur. Cemaatleri sığınak haline getiren, onları büyüten de budur.Haksız, dayanaksız karşıtlık, karşı olunan şeyi büyütür. Kaldı ki, cemaatler sadece İslam toplumlarında  değil, diğer dinlerde de vardır. ABD’de, Mormonlar, Baptistler,Lutheryanlar,Metodistler gibi yapılar bunun örneğidirler. Bu kafayla devam edildiği müddetçe  milletin destek ve teveccühü kazanılmaz, olan da kaybedilir.