10 Mayıs 2024 Cuma
Çaydaçıra Tiyatro Festivali Sona Erdi
Cezmi Orkun yazdı....Siyaset Arenası Kirli…
TÜRK MİLLETİNİN BAŞBUĞU ALPARSLAN TÜRKEŞ'İN FİKİR VE ÜLKÜSÜNÜN HER DAİM SAVUNUCUSU OLACAĞIZ.
HASAN BİLGE'NİN KALEMİNDEN..... DÜNYA VE GAZZE
AV. DR. İRFAN SÖNMEZ'İN KALEMİNDEN
Snow White 2025 English Subtitles To𝚛rent
TESTİNİN İÇİNDE NE VARSA DIŞARI O SIZAR.
“Bir gün, bir köyden diğerine doğru yola koyulan bir gezgin yol kenarında toprağa işleyen bir bilgeye rastlar. Bilge, “İyi günler”diyerek yolcuya gülümser. Yolcu başını sallayarak karşılık verir. Sonra da “Size bir şey sorabilir miyim?” diyerek sözüne devam eder. “Tabii” diye yanıtlar bilge. “Ben dağdaki köyden, vadideki köye gidiyorum vadideki yaşamdan bana biraz söz edebilir misiniz?”. Bilge “Söyleyin bana dağdaki yaşamınız nasıldı?” der. Yolcu “Berbattı! Doğrusunu söylemek gerekirse oradan uzaklaştığıma memnunum. Gördüğüm en soğuk insanlar. Tüm çabalarıma karşın beni aralarına almadılar. Yalnız kendi işleriyle ilgilenir, yabancılardan pek hoşlanmazlar. Evet, anlatın banavadide yaşam nasıl?”. Bilge, “Üzgünüm ama sanırım vadideki deneyiminiz de pek farklı olmayacak.” deyince yolcu boynu bükük yoluna devam eder.
Birkaç ay sonra aynı yoldan başka bir yolcu geçer. Yol kenarında çalışan bilgeyi görünce durup, “İyi günler kolay gelsin” diye seslenir. Bilge de “İyi günler” diyerek yolcuya gülümser. “Yolculuk nereye?” diye sorar. “Dağdaki köyden gelip, vadideki köye gidiyorum. Orada yaşam nasıl biliyor musunuz?”. Bilge, “Biliyorum ama önce bana dağdaki yaşamınızdan söz edin” der. Yolcu “Olağanüstü. Daha uzun kalabilmeyi isterdim ama yoluma devam etmeliyim. Köy halkıyla bir aile gibiydik. Yaşlılar öğüt verirdi. Çocuklar benimle gülüp oynardı. Herkes cömert ve nazikti. Ayrıldığım için üzgünüm. Onları hep yüreğimde saklayacağım. Peki, vadide yaşam nasıl?”. “Aynı dağdaki gibi”yanıtını verir bilge. Yolcu teşekkür edip yoluna devam ederken arkasından bakıp gülümser.”
Bizler yaşadığımız dünyayı beş duyumuzla yani görme, duyma, dokunma, tat ve koku alma duygularımızla algılar, bilgi dağarcığımızı da bu kanallardan alıp, kendimize göre yorumladığımız kayıtlarla oluştururuz.
Düşünme ve yorumlama biçimimiz, deneyimlerimizi nasıl yorumladığımızı açıklar. Farklı farklı düşünme biçimleri vardır.Mesela “KAHVE” sözcüğü size neyi anımsatıyor? Ağır bir yemek ardından içilen koyu kahve renkli sıcak bir sıvıyı mı? Kahve fincanlarını mı? Huzur veren bir keyif aracını mı? Uykusuzluğu mu? 40 yıllık dostluklarınızı mı? Kahve falını mı? Aklınızdan geçenler tamamen size özgü düşünme biçiminizi yansıtır. Bu düşünme biçimlerini çeşitli şekillerde sınıflandırmak mümkündür tabii...
Edindiğimiz her deneyim, belleğimiz de bir anı olarak yer alır. Bu deneyimleri değerlendirirken aynı zamanda onu hafızamızda ne şekilde kayıt altına alacağımızı da belirleriz. İşte bu belirleme aslında “Testimizin” içinin sükûnetini ve huzurunu belirlemekle kalmaz vücudumuzun yaydığı enerjinin kalitesini de belirler.
Farkında olmasak da deneyimlerimizi değerlendirirken, düşünme biçimimizi yeniden programlamak hayatta karşı karşıya olduğumuz fiziksel, duygusal, zihinsel birçok sorunun çözümlenmesinde oldukça etkili olacaktır.
Bir çoğumuz anılarımızı hüzün, can sıkıntısı, öfke ya da benzeri olumsuz duygular uyandıracak biçimde depolamak da ustayız. Huzur, mutluluk, barış ve sevgi duyguları yerine neden olumsuz duyguları kayıt altına alalım ki? Neden geleceğe dönük, henüz yaşanmamış bir olay için rahatlık ve güven yerine, endişe ve sıkıntı yaşamak zorunda kalalım ki?
Biraz olsun endişe duymak, kendimizi yönlendirmek için gerekli olabilir belki… Fakat içinde bulunduğumuz durumun asıl rengini belirleyen bizim bakış açımızla yaptığımız tercih olduğuna uyanmamız gerekmektedir.
Bu tercihlerimizi belirleyen birçok faktör olduğu doğrudur. “Böyledir” diyerek etiketlediğimiz her kararımızın, neden “Böyle” olduğunu dikkatle değerlendirmeye başlayalım bakalım, “Testinin” dışına sızanlar da ne gibi değişimler olmaya başlayacak?
Birlikte hep daha iyiye, esen kalın sevgili dostlar.
Şevval İlkay Şamlı
MEVLANA
Herkes rüya görüyor mu? Ben hiç rüya görmem diyenler var mı? Bir insan rüyasını birçok nedenle hatırlayamaz? Belki çocukken gördüğümüz bir kabustan dolayı hiçbir rüyayı hatırlamak istemeyebiliriz. Belki “içimizdeki ses” rüyalar kanalıyla bize sesleniyordur. Biz onu dinlemek istemeyip rüya hatırlama komutumuzu iptal etmiş olabiliriz. Konu ile ilgili yapılan bütün araştırmalar rüya görmeden psikolojik sağlığı korumanın zor olduğunu göstermiştir. Yapılan bir deney sonucu Alfa uykusundan yoksun bırakılan farelerin öldükleri tespit edilmiştir.
Peki rüyalar bizi ne için ilgilendiriyor? Rüya nedir ki? Beynin atmak istediği çöpler, dışa vurumlardır desek çok eksik kalır. Rüya içinde iken son derece özgür olduğumuz bir beyin etkinliğidir. Öyle ya zaman sınırı yok, mekân sınırı yok, mantık kısıtlaması yok, vicdan kısıtlaması yok. Hepimiz rüyalarımızda birer küçük tanrıyızdır. Bununla birlikte rüya görürken başımıza gelenler bizi bir hayli de etkiler.
Çok çeşitli rüyalar vardır. En başta saçma olanlar, bilinç dışımızın bizimle iletişime geçtiği mesaj verenler, aynı anda iki kişinin görebildiği telepatik olanlar, geleceği bildirenler, bir de rüya içinde olduğumuzu fark edip mantıklı kararlar alabildiğimiz Lucidolanlar şeklinde sıralanabilir. Tüm bunların nasıl oldukları bilim insanları tarafından hala araştırılmakta ama bizim için önemli olan bundan yararlanmamızdır.
Araştırmalar rüyaların psikolojik sağlığımıza katkısı olduğunu söyler. Aslında bütün insanlar rüya görmektedir fakat birçok nedenle rüyaları hatırlamazlar. Her uykuda alfadan tetaya, tetadan deltaya birçok döngüden geçeriz. Sabah uyandığımızda hatırladığımız rüyalar genellikle alfa frekansında gördüğümüz rüyalardır. Bir rüyayı hatırlayabilmek için rüyadan hemen sonra uyanmak gerekir. Rüya başında uyandırılan bir kişi, rüya gördüğünü hatırlamaz. Rüyanın ortasında uyandırılırsa da rüya gördüğünü hatırlar fakat ne gördüğünü hatırlamaz. Ayrıca bu durum kişide çok büyük rahatsızlığa da yol açabilir.
Daha önceki yazımda beyin frekanslarından bahsetmiştim sizlere… Beta frekansında hayal kurmak ile Alfa frekansında rüya görmek arasında beyin için fark yoktur. Beyin rüyayı gerçekten ayırt edemez, rüyadaki imgeleri gerçek olarak algılar. Yani uyanıkken hayal kurarız, uyurken de rüya görürüz. Beyin için ikisi de aynıdır. Fiziksel gerçekliğimizde var olan şeyler, önce zihinsel gerçekliğimizde var olurlar. Bu hayaller beynimizi programlar. Bu nedenle de rüyalarımızı hatırlamamız önemlidir. Rüya hatırlanırsa istenmeyen bölümü alfada değiştirilerek beyin yeniden programlanabilir. Böylece rüyaların psikolojimiz üzerindeki olası olumsuz sonuçları iptal edilebilir.
Rüyalarında gördükleri pek çok buluşu, fikri, keşfi gerçeğe dönüştürmüş olan bilim insanları, yaratıcılar ve sanatçılar vardır.Mesela dikiş makinası yaratıcısı Elias Howe’un rüyası:1850’lerde dikiş makinesi var ama sistemli çalışamıyor. Spirallememantığıyla çalışan dikiş makineleri önce delikler açıyor sonra ipleri geçiriyor. Bu da çok zaman kaybına yol açıyor. Elias Howe dikiş iğnesinin makinelere göre modifikasyonu üzerine uzun süre düşünüp, bir rüya sayesinde aklındaki soruları cevaplayarak, dikiş makinesinin günümüzdeki mekanizmasını tasarlar.
Rüyası şöyle: Howe vahşi bir kabileye esir düşer. Kabile reisi kendisini çağırır, bir an önce dikiş makinesi yapmasını emreder. Eğer kısa bir süre içinde bu makine bitirilmez ise öldürüleceğini söyler. Howe’un aklına bir şey gelmez ve verilen süre dolar. Kabile üyeleri ellerinde mızraklarla Howe’u öldürmek için etrafına toplanırve ellerindeki mızrakları toprağa saplayıp çıkararak üzerine gelmeye başlarlar. Howe bu mızraklara dikkatli bakınca uçlarında göz şeklinde delikler olduğunu görür. Rüyadan uyandığında ipin geçeceği deliği inenin ucuna koyması gerektiğini anlar. Bu iğne yapısını hemen dener ve başarılı olur. Bu sayede dikiş makinesinin mucidi olarak tarihe geçer.
Rüyalar iç bilincimizin bizimle iletişime geçtiği son derece renkli bir yöntem ve ona kayıtsız kalmamak gerek sevgili dostlar. Birlikte hep daha iyiye, esen kalın.
ÇOCUKLUK ÇAĞI HİPNOZLARINDAN KURTULABİLMEK
Merhaba Dostlar,
En son yazımda sizlere Silva Zihin Eğitim Metodunu anlatmaya başlamıştım. Beynimizin farklı frekanslarda titreştiğini söylemiştim. Beyin yüksek frekansta çalıştığında ise vücut toksin üretmeye başlıyor demiştim… alışveriş paketini kasada bırakmayan dostlar hatırlayacaklar eminim. ☺️
Yukarıda gördüğünüz tablo Beyin Evrim Skalasıdır. Bedenimiz, beynimiz, zihnimiz ile ilgili kavramları göstermektedir. Yataydabeyin dalgaları, frekans değerleri, bilinç seviyelerini, dikeyde ise beden, beyin ve zihnin içinde bulunduğu halleri ifade eder.
Mavi renkli bölümde Beyin Beta (14-21Hz) Frekansında, Beden beş duyu algısı verileriyle zaman ve mekân kısıtlılığı içinde, Zihin ise dışsal bilinç seviyesindedir. Hepimiz günlük yaşam telaşesi içindeyken burada Beta Frekansındayızdır. Beyin modern çağın getirdiği baskı nedeniyle sol lobu daha aktif bir şekilde kullanmaktadır. Sağ tarafı baskın olan insanlar zekalarına atfedilen küçültücü sıfatlarla anılmak durumunda kalmaktadırlar maalesef.
Yeşil renkli bölümde ise Beyin Alfa (7-14 Hz) Frekansında, Bedenzaman ve mekân kısıtlamasının olmadığı Kuantum Dünyasında, Zihin ise içsel bilinç seviyesindedir. Hayal kurarken, uykuya dalmadan hemen önce ya da uyanmak üzere iken yani tam anlamı ile uyanık değilken burada yani Alfa Frekansındayız. Hatırladığımız tüm rüyaları bu alanda iken görürüz. İlk süt dişlerimiz dökülüp ergenliğe girene kadar beynimiz bu alanda her iki lobunu eşit bir şekilde kullanmaya devam etmektedir. En özgür, en yaratıcı olduğumuz zaman dilimidir.
Kırmızı renkli bölümde ise Beyin Teta (4-7 Hz) Frekansında, Bedenve Zihin derin bilinç seviyesindedir. Bu alan oldukça önemli bir alandır. 1-1.5 yaşımızdan ilk süt dişlerimiz dökülene kadar bu alandayız. İleriki yaşlarımızda önümüze problem olarak çıkacak kısıtlayıcı inançlarımız bu dönemde yakın çevremiz tarafından bir nevi hipnotize edilircesine bilinç dışımıza kaydedilir. Mantık çıkarımı yapacak yaşta olmadığımız için gördüklerimiz, duyduklarımız, hissettiklerimiz hatırlamakta zorluk çekeceğimiz şekilde bilinç dışımıza kaydedilir. Beyin bu alanda iken birçok cerrahi işlem anestezi ihtiyacı olmadan gerçekleştirilebilir.
Siyah renkli bölümde ise Beyin Delta (4 Hz ve altında) Frekansında, Beden ve Zihin en derin bilinç seviyesindedir. Uykumuzun en derinyerinde, anne karnında ilk titreşimi, ölmeden önce son titreşimi verdiğimizde bu bilinç seviyesindeyizdir. Delta kapısından bu hayata girer ve yine zamanı gelince aynı kapıdan çıkar gideriz.
İnsanların çok küçük bir yüzdesi olan dâhiler, her iki beyin lobunuda yani mantıksal, objektif sol lob ile sezgisel, subjektif sağ lobubirlikte kullanarak büyümüş insanlardır. Einstein’ın lise öğretmeninkendisi için “Kafası Fiziği asla alamayacak” şeklinde bir yorum yaptığı bilinir. Dâhiler beyinleri Alfa Frekansı seviyesinde iken birçok buluşun anahtar fikrini keşfettikleri gibi çaresiz kaldıklarında çözümleri de yine aynı frekans seviyesinde bulmuşlardır.
Bu yetenek aslında bütün insanlarda olmasına rağmen bir şekilde unutturulmuştur. İşte Silva Zihin Eğitimi Metodu ile beynin yüksek titreşimli Beta frekansından bilinçli bir şekilde daha düşük frekanstaki Alfa frekans seviyesine girmesi tekrar öğretilir ya da hatırlatılır.
Hangi yaşta olursanız olun Silva Zihin Eğitim Metodu ile bu yeteneğinizi hatırlayarak, kendi özünüzle daha kaliteli bir ilişki kurabilirsiniz. Başta sağlık sorunları olmak üzere birçok sıkıntınıza çözüm bulabilirsiniz. Yaşamınızın anlamını ve hedefini keşfedebilirsiniz. Birlikte hep daha iyiye, esen kalın dostlar.
Şevval İlkay Şamlı
ALIŞVERİŞ PAKETİNİ KASADA BIRAKMAYIN.
Kendimizi tanıma yolunda atacağımız ilk adım aslında kendimizi pek de iyi tanımadığımızı kabul etmektir.
Kendinizi, onlarca penceresi olan, bütün pencereleri de kalın perdelerle örtülü uzun, karanlık bir koridorda hayal edin. Perdelerden birini çektiğinizde hem içeri biraz ışık girer hem de güzel dünyayı ilk kez görürsünüz.
İkinci perdeyi açmak size daha fazla ışık ve daha geniş bir manzara verir. Yeni yeni perdeler açtıkça, her bir pencere size daha fazla netlik ve algı kazandırır.
Bir önceki yazımda sizlere sol ve sağ beynin özelliklerinden bahsetmiştim. Ve “Son derece bilinçli bir şekilde ve uyanık kalarak sağ beynimizi daha aktif bir şekilde kullanarak zihnimizdeki gereksiz yüklerden kurtulabilmenin bir yolu var.” demiştim. Size bunu mümkün kılabilecek olan Silva Zihin Eğitim Metodundan bahsetmek istiyorum.
Silva Metodu; Uyumadan, bilinçli kalarak beyni Alfa frekansı seviyesinde yavaşlatıp beynin sağ ve sol yarım küresini bütünleyerek kullanmayı öğretmektedir.
Biliyorsunuz canlı-cansız veya organik-inorganik ayırımı yapmadan her nesne özünde enerjidir. Enerji sırası ile kuarklara, partiküllere, atomaltı parçacıklara, atomlara, moleküllere dönüşür. Moleküler birleşip hücreyi, Hücreler birleşip dokuyu, Dokular birleşip organı, Organlar birleşip organ sistemini, Sistemler birleşip Organizmayı meydana getirdiğinde Canlılar Alemi meydana çıkar.
Ve bu alemin assolisti olan biz insanların beyni farklı frekanslarda titreşerek enerji üretir. Olumsuz düşünceler ve olaylar bizim için büyük stres kaynağı oluşturur.
Ve stres beyin frekans seviyesinin aşırı yükselmesine sebep olur. Bu durumda dikkat tamamen dış çevreye yönelir ve zihnimiz aşırı odaklı bir hale gelir. Bu kadar hızlı bir döngüde çalışmak tüm sistemi yorar. İç dünyamıza dönüp bakamaz hale geliriz…
Beyin bu şekilde yüksek frekansta çalıştığında vücut toksin salgılamaya başlar. Sonra bu toksinler zamanla birikerek vücudu zehirler ve hastalıklar ortaya çıkar.
Silva Zihin Eğitimi Metodunda ilk önce beynin, bu yüksek titreşimli seviyeden çıkıp, daha düşük bir titreşim seviyesi olan Alfa’ya bilinçli bir şekilde girme becerisi aktarılır.
Silva Zihin Eğitiminde öğretilen 3 temel bilgi var
Sizden gün içinde kullandığınız kelimelere kulak kabartmanızı rica ediyorum sevgili dostlar. Farkına varmadan güzel bir şeyi tanımlarken bile olumsuz kelimeler kullanabiliyoruz. Dilimize olumsuz şarkı sözlerini dolayabiliyoruz. Olumsuz kelimeleri düşündüğümüzü, ifade ettiğimizi fark ettiğimiz anda hemen İPTAL! İPTAL! emri ile ya da tövbe ederek silelim ve yerine olumlu bir ifade seçelim.
Buna mümkün olduğunca devam edebilirsek bir süre sonra düşüncelerimizin de olumluya döndüğü fark etmeye başlarız. Olumlu düşünceler, olumlu sözler, olumlu imgeler beyin daha alçak frekansta titreşirken üretilirler. Ve bu durumda vücut doğal olarak Endorfin yani ağrı kesici hormonu ve Seratonin yani mutluluk hormonu salgılar. Bu da sağlımız üzerinde muhteşem etkiler yaratır.
Silva Metodunda çok önemli olan bir diğer şey zengin bir hayal gücüne sahip olabilmektir. Evet Şimdi sizden bir ricam var. Hadi beraber küçük bir oyun oynayalım.
Şimdi 3 kere derin nefes alın size ve yönergelerimi gözünüzde canlandırın;
Büyük bir markette alışveriş yapıyorsunuz.
Sepete önce birkaç temel ürün koyuyorsunuz, süt ve ekmek mesela… sonra birkaç portakal ve birkaç tane de elma alıyorsunuz. Onları da poşetlerine koyup, sepete yerleştiriyorsunuz…
Bir paket karabiber ve bir paket de kimyon alarak baharat eksiğinizi de tamamlıyorsunuz. Ve en sonunda bir de çikolatalı bir pasta alarak alışverişinizi bitiriyorsunuz.
Ohh, sepetiniz birçok güzel şeyle doldu. Kasaya gidin, ücreti ödeyin… şimdi aldıklarınızı eve götürmeye hazırlanın… Tam bu anda çok garip bir şey yapın.
Aldığınız her şeyi orada bırakarak, çıkıp, gidin.
Şimdi soruyorum; Bunu yapmayı gerçekten aklınızdan geçirir miydiniz? Bu çok saçma olurdu sanırım. Değil mi? Çünkü hem para hem zaman harcadınız. Aldıklarınızı tadını çıkarmak üzere evinize götürmeniz daha doğru olurdu değil mi?
Evet burada size aktarmaya çalıştıklarımı da lütfen burada bırakmayın, zihninizdeki evinize götürün ve tüm bunları günlük hayatınızda uygulamaya çalışın… Bunların hepsi çok basit ama bizi gereksiz yüklerden arındıracak gerçekler dostlarım.
Birlikte hep daha iyiye… Esen kalın.
HADİ ŞİMDİ GEREKSİZ YÜKLERİ FIRLATIP ATALIM
Haddinden fazla yük taşıyan bir uçakta olduğunuzu düşünün. Uçak sarsılıyor, motor tekliyor ve tehlikeli biçimde alçalıyor. Sorun ne?
Uçağın kapasitesini aşan şekilde yüklenmiş olması… Birkaç yük attınız, eh durum biraz düzeldi. Biraz daha attınız, uçak biraz daha yükselip düzgün bir rota izlemeye başladı. Ama yeterli oldu mu? Hayır! Niçin?
Çünkü ancak gereksiz bütün yükleri atabildiğiniz takdirde uçuşunuz güvenli ve normal hızında olabilir de onun için… Pek çoğumuz bizi yoran gereksiz yüklerin farkında değilizdir.
Zihnimizde ağırlık yaratan, enerjimizi çalan yükler neler olabilir acaba?
Nasıl oluşur bunlar?
Size bugün sevgili beynimizin bölümlerinden bahsetmek istiyorum
SOL BEYİN LOBUMUZ
Deneysel ve klinik çalışmalarla ispatlanmış ki; Dil, aritmetik, basamaklı, sıralı işlem yapma, analiz etme becerilerimizi sol beyin lobumuza borçluyuz.
DİL dedik, düşünceleri konuşarak iletir. Konuşma yeteneğimize zarar gelirse bilin ki sol lobumuz zarar görmüştür. Karşı taraftan gelen sözleri de sadece kelime anlamları ile anlar, duygudan muygudan hiçbir şey anlamaz.
Uçaktaki en lüzumsuz yüklerin sahibi, kafamızın içinde vıdı vıdı sürekli konuşan o dırdırcı budur işte! Avrupa Yakasındaki İFO sürekli “soldan soldan geliyor” diyordu ya, teşhis doğruydu yani… Duygu ve hislere duyarsızdır amma velakin çok mantıklı olduğu için kusur bulmada üzerine yoktur.
Kendi fikir ve alışkanlıklarına bağımlıdır. Onun kendi doğrularının ve yanlışlarının dışına kimse çıkamaz. Olur da birisi karşıt fikir ileri sürerse hemen alay eder. Eğer alt edemezse öfkelenir, planlı, programlı bir şekilde şiddet bile kullanabilir. NEDEN?
Çünkü öğrendiği her şey için çaba harcayıp, yorulmuştur. Yeni şeyler için yorulmaktansa, mücadele etmeyi, alay etmeyi, saldırmayı tercih eder. “Ayyy, ne gerek var, rahatımdan huzurumdan olmaya” der. Hem kendi duyduğu sözlerden, yaşadığı olaylardan hem de başkalarının tecrübelerinden “yapamamaya” ilişkin sözde sebepleri özenle bulur. Ama hemen telaşlanmayın sevgili sol beyin lobumuz ikna edilirse, bazı şeylere razı olabilir! Onu huzursuz edecek sözcüklerden kaçınmak gerekir.
EVET ŞİMDİ BİRAZ SAĞ BEYİN LOBUMUZDAN BAHSEDELİM
Kendisi sessizdir, konuşamaz ancak basit sözleri anlar. Baskıcı, dediğim dedik, dedikoducu, alaycı, aşağılayıcı değildir. Saf, temiz, açık ve güvenilirdir. Eleştirel değildir çünkü değer yargısı yoktur. Her şeyin mümkün olduğuna inanır.
Sağ beynimiz zarar görecek olursa, bırakın yakınlarımızı tanımayı kendi yüzümüzü bile tanıyamayız, yolumuzu, yönümüzü de bulamayız.
Tüm sanatsal faaliyetler, hayal gücü, zihinde canlandırmalar, model inşa etmeler, rüyada sorun çözmeler, farklı dâhiyane yol bulmalar hepsi sağ beyne ait özelliklerdir.
Ağaca değil, ormana bakar. Bütünsel kavrar. Karmaşıklık içinde desen, düzen, ahenk, renk bulup çıkartır.
Sol beyin izin verdiği ölçüde de kendisi için “İmkânsız” diye bir şey yoktur çünkü gerçek bir sorun çözücüdür. Bu yüzden büyük bir sorunla karşılaşıldığında sol beyin hemen sağ beyni devreye sokar.
SAĞ VE SOL BEYİN LOBU BİRLİKTELİĞİ NASIL PEKİ?
Sol lob izin vermezse sağ lob bazı işlevleri yerine getiremiyor. Sağ Lob da sol lob olmazsa bir çocuk gibi aldatılmaya, kandırılmaya müsait olabiliyor.
Peki son derece bilinçli ve uyanık bir şekilde sağ beynimizi daha aktif bir şekilde kullanabiliriz ve şu bizim uçaktaki tüm gereksiz yükleri atabiliriz desem ne dersiniz?
Ben “Beni takip etmeye devam edin” derim… Birlikte hep daha iyiye… Esen kalın.