GüncelGÜNDEMKÖŞE YAZILARIŞEHRE BAKIŞ

AV. İRFAN SÖNMEZ’İN KALEMİNDEN..BU KAFAYLA TERÖR BİTMEZ..

Önceki gün PKK’nın hain bir saldırısı sonucu Mersin’de bir polisimiz şehit edildi. İçişleri Bakanı sayın Süleyman Soylu, bir süre önce sınırların kontrol altında olduğunu, Avanos’un teröristlerden temizlendiğini söylemişti. Bunun doğru olmadığı bu saldırı ile ortaya çıktı.
Etnik terör en zor bitirilen terör biçimlerinden biridir. Halkın desteği sürdükçe, örgütleri tasfiye etmek kolay değildir. Örgütler, halk desteğini kaybettiklerinde sudan çıkan balığa döner ve gittikçe hem ideolojik hem bedensel varlıklarını kaybederler. Dolayısıyla terörle mücadelenin esas boyutu, ağırlık merkezi örgütün arkasındaki toplumsal desteği çekmek olmalıdır.
Mersin saldırısı üzerine neredeyse bütün partiler terörü kınadılar. Bazıları bunu yaparken isim vererek eylemi yapan örgütü, yani PKK’yı kınadı, bazıları isimsiz kınamayı tercih etti. Saldıranın, eylem yapanın belli olduğu yerde, –isimsiz- kınamalar kınama değil, , sadece zevahiri kurtarmaya çalışmaktır..
Eylemden sonra CB sayın Erdoğan çok ağır ve yaralayıcı bir açıklama yaptı. Ölü ele geçirilen militanın daha önce CHP tarafından tutuklu gazeteci olarak ilan edilen kişilerden olduğunu söyledi. CHP’nin artık bir milli güvenlik sorunu haline geldiğini beyan etti. Bu çok ağır ve ülke bütünlüğüne zarar veren bir açıklamaydı. Eğer CHP’de terörün arkasındaysa HDP ile birlikte bu yüzde 40’lık bir toplumsal desteğe tekabül eder ki bu o ülkenin zaten ortadan ikiye bölünmesi demektir. Sayın Erdoğan seçim kazanma uğruna toplumsal sonuçlarını hiç dikkate almadan rakiplerine her türlü suçlamayı yöneltebiliyor. Onları terör örgütünün saflarına itmekten imtina etmiyor. Bunun örgüt üzerinde hangi motivasyonlara neden olacağını hesap etmiyor.
Terörle mücadele onun arkasındaki toplumsal desteği çözerek, azaltmakla olur. Onunla ilişkisi olmayan yahut bazı taleplerini demokrasinin icabı gibi görenleri örgütle, örgütün siyasi uzantısıyla aynı kefeye koymak büyük haksızlık ve ülke bütünlüğüne suikasttır. Terörle oyun oynanmaz, etnik ayrılıkçılık üzerinden siyaset yapılmaz. Mümkün olduğu kadar çok sayıda insan ve partinin örgütün karşısına geçmesi sağlanmaya çalışılır. Çünkü ayrılıkçılar karşılarında ne kadar büyük bir güç ve kitle görürlerse o kadar moral motivasyonları bozulur, umutları kaybolur. Zaten örgütleri yaşatan da kazanma umutları değil midir? O PKK, bu PKK diyerek hangi umutları söndüreceksiniz?
Diğer taraftan Kandil yaptığı açıklamada ölen teröristin Soylu’nun açıkladığı kişi olmadığını söyledi. Örgüt kaynaklı haberlere ihtiyatla yaklaşmakla beraber şayet bu doğruysa sırf CHP’yi suçlamak i ona kumpas kurmak çin ölen teröristin isminin kasıtlı olarak farklı söylendiği anlamına gelir. Bu da kelimenin tan anlamıyla bir skandaldır. Bir partiyi suçlamak için sahtecilik yapmak artık o hükümetin diğer tasarruflarını da tartışılır, güvenilmez ve şüpheli hale getirir.
Terörün bu noktaya gelmesinin birçok nedeni var. Eğer bir ihmalden, akıl dışı politikadan söz edeceksek önce AKP ve bugün hükümet edenlerin sığaya çekilmesi, hesap vermeleri gerekir. Oslo süreci devem ederken yedi bin civarında KCK’ şüphelisi göz altına alındı, binlercesi tutuklandı. Sivil siyasetçiler gözaltına alınıyor denilerek bazı çevreler tarafından kıyamet koparıldı. İçlerinde belediye başkanlarının, il ve belediye meclis üyelerinin bulunması sivil siyasete delil gösterildi. Oysa örgüt suçlarında herkesin silahlı olması gerekmez, örgütün silahlı olması bunu bilerek örgüte katılanlar için silahlı örgüt üyeliği suçlaması için yeterlidir.
KCK ülkede ve ülke dışındaki bütün bölücü örgütlerin üst yapılanmasıdır. Silahlı mıdır, silahsız mıdır sorusunun cevabını verebilecek en uygun kişi onun ve PKK’nın başı olan Öcalan’dır. Öcalan İmralı görüşmelerinde KCK için, “KCK farklıdır, illegaldir, silahlıdır, kesinlikle DTK’ya sızmamalıdır. KCK bütün parçalardaki Kürtlerin silahlı örgütlülüğün ifadesidir,” diyecektir. Daha açık bir ifadeyle KCK, bölgede faaliyet gösteren -etnikçi-tüm parti ve organizasyonları koordine eden bir yürütme organıdır. Örgüt başının bile silahlıdır, illegaldir dediği KCK’nın bütün tutukluları çözüm sürecinde serbest bırakılmış, bu kişiler bıraktıkları yerden örgütsel faaliyetlerine devam etmişlerdir. Şimdi sayın Erdoğan kendisinden ve partisinden başka herkesi HDP’ye yardım etmek, iş birliği yapmakla suçluyor. Bu ülkede örgütle ilgili muaheze edilmesi gereken bir parti varsa o da AKP’dir. Bir siyasetçi varsa o da Erdoğan’dır. PKK istedi diye binlerce KCK tutuklusu serbest bırakılmıştır. Muhalefeti suçlayarak, kimse kendi sorumluluğundan kurtulamaz. PKK bu ihmal, yanlış ve akıl dışı politikalar yüzünden büyümüştür. Bugün artık AKP’nin yakasına yapışmak da çıkar yol değildir, doğru olan bu ağır meseleyi siyasi ikbal aracı yapmadan hep birlikte omuzlamak ülkeyi sahili selamete çıkarmaktır.